31 Mart 2010 Çarşamba

Saatler 90 dakika ileri alınsın!


Yorgun görünüyorsun... Biraz ama daha çok içim sıkılıyor! Konuya nereden başlayacağımı bilmiyordum... Yarayı kaşımak niyetinde de değildim ama bunu da konuşmayınca, belini kırmayınca muhabbetin olur mu? Olmaz... Saatinin ileri almayı unutmadın umarım... Hayır unutmadım, hatta unutmamak için yatmadan önce almıştım... Neden sordun... Ha yok, öylesine, Galatasaraylı taraftarlar imza toplamışlar da yaz saati uygulamasıyla ilgili.. Haberim yok, nedir mesele? Saatler bir değil, bir buçuk saat ileri alınsınmış... Hadi canım sen de, neden böyle bir şey yapsınlar ki? Bilmem... Alaylı bir şekilde güldüğüm için bir muziplik peşine olduğumu anladı.. Çıkar şu ağzındaki baklayı da sen de ben de rahatlayalım! Dayanamadım bir kahkaha patlattım... Saatler 90 dakika ileri alınsaymış... Eeee? Bu şekilde Galatasaraylılar da, Fenerbahçe maçının bünyeye verdiği geçici rahatsızlığı yaşamamış olurlarmış! Çok komiksin... Evet muhteşem yaratıcı bir espiri değildi ama en azından derbi muhabbetine yumuşak bir iniş yapmamıza imkan sağlamıştı...

Ellerini iki yana doğru açtı ve şaşkın bir ifadeyle, “ne yapsak olmuyor” dedi... Bu beklediğim bir tepkiydi... Biraz Özhan Canaydın üzerine lafladık; önemli bir spor insanıydı, hizmetleri her daim Galatasaray'ın artı değeri olmuştu... Özellikle centilmenlik ve dostluk geriye bıraktıklarıydı. Tribünlerin takımları, renkleri alkışlarıysa görülmeye değerdi. Hayat acılarla dolu ve en büyük acı da bir yaşamın sona ermesi... Ama devam ediyor işte, futbolcular çekmiş formaları çıkmışlar sahaya, ilk düdükle birlikte kaldığı yerden başlıyor heyecan....

Rijkaard'ın oyuncu seçimleri, Arda'nın oyuna girmesi, Loe Franco'nun yediği, Dos Santos'un kaçırdığı gol, Baros'un hazır olmaması, hakemin vermediği penaltı, Elano'nun tutukluğu, bir dolu maç hikayesiyle devam etti... Durur muyum, Güiza'nın biri elle aldığı gerekçesiyle diğeri ofsayt diye kesilen pozisyonları, yan hakemin devam ettirdiği üç GS'li topçunun açık ofsaytı, Lugano ve Bilica'nın muhteşem uyumu, Santos'un Keita'ya, Vederson'un Sabri'ye kurduğu bariz üstünlük... Araya girmek için sözlerimi bitirmemi dahi beklemedi. Maç boyunca elle tutulur bir pozisyonunuz yoktu... Hiç beklemediğimiz bir dakikada, hiç beklenmedik bir yerden ve aklınıza en son gelecek topçunuzun golüyle kazandınız...

Futbolun da güzel olan yanı bu değil mi? Sana güzel gelir tabii! Keita'nın o muhteşem şutunu Volkan'ın çıkartması da en az golünüz kadar mucizeydi... Bence Volkan'ın maçın son anlarındaki istopu da oldukça komikti... Tahrik edici buluyormuş... Zaten bu hareketleriymiş onları daha da kızdıran, itici gelen... İşin eğlencesi de burada değil mi? Sizin de bayrak dikme hadiseniz vardı... Belden aşağı vurmadık biz ama... Aşağısı yukarısı yok bu işin...

Alex bizi alkışlamanıza gerek yok, saygı gösterin demişti... Okumuşmuş ama çok da ilgisini çekmemiş, daha çok kendi takımının haberlerini okurmuş... Olay şöyle... Manisa maçında Fenerbahçe tribünler Özhan Canaydın'ı alkışlarıyla uğurlayınca sarı-kırmızılı taraftarlar da bu güzel hareketi ödüllendirmek istemişler... Evet alkışladık biz de sahaya çıktığınızda... Biliyorum ama Alex'in sırtına gelen şişeyi görünce Brezilyalının hafta içinde söyledikleri aklıma geldi... Bence tribün görüntüleri güzel ve anlamlıydı! Katılıyorum, uzatmadık bu kadarına razıydık!..

Siz günlük, bizse uzun vadeli başarıları seviyoruz diyordun. Görmüyor musun şampiyon olmuşcasına keyifliyim... Desene sene sonunda da GS şampiyon olacak... Her hafta sizinle oynasak kesin şampiyon oluruz demiştim. Ama her hafta bizimle oynamıyorsunuz. Gülüştük... Sen boşver olmuşu bitmişi, saatler 90 dakika ileri alınsın kampanyasına destek ver...

Hiç yorum yok: