arda turan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
arda turan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2011 Perşembe

Ne  Arda, ne burda, gönlüm Galatasaray'da...



- Daha önce birlikte olduğumuz Adnan Polat'a ve bu transfer izin veren Ünal Aysal'a da çok teşekkür ederim. Herkes bana haklarını helal etsin.
- Ben bir Galatasaraylıyım ama İspanya'ya Türkiye'yi temsil etmeye gidiyorum.
- Ben futbola başlamadan önce bir Galatasaray taraftarıydım. Şimdi de yeniden taraftarlarımızın arasına geri döndüm.
- Belki Fatih Hocamla aramızda bir üzüntü olmuştur gittiğim için. Baba oğul arasında kırgınlık olmaz. Ama üzüntü olabilir. O Fiorentina'ya giderken ben çok ağlamıştım ve Fatih Hocamın yeri hiçbir zaman Galatasaray'da dolmadı. Ama Arda Turan'ın yeri Galatasaray'da çok kolay doğar.




- Her şeyimizi Galatasaray'a borçluyuz bu bir gerçek. Ben bana emek veren kulübüme yüksek bir bonservis bedeli kazandırarak gidiyorum. Elimden geldiğince iyi bir şekilde bana verilen emeklerin karşılığını vermeye çalıştım.
- Sözleşmemize ben ve kulübümüz birlikte bir madde koydurduk. Ülkeme geri döndüğümde öncelik her zaman Galatasaray'da olacaktır. Daha önce de dediğim gibi asıl olan Galatasaray'dır.
- Bir maddi fark var. Ben Atletico Madrid'de Galatasaray'da kazanacağımdan daha az kazanacağım. Ama bu konu değildir. Ben daha önce de 4-5 milyon euroluk teklifler aldım.
- Benim kalbimdeki tek takım her zaman Galatasaray'dır. Burada para söz konusu değildir.



- Ben hiçbir zaman Galatasaray futbolcusu, kaptanının ıslıklanmasından yana değilim. Ben de artık bir Galatasaray taraftarıyım. Ben sakatlığımda da elimden geleni yapmaya çalıştım. Ama sonra taraftarımız da toparlandı ve destek verdi. Ben de artık bir Galatasaray taraftarıyım ve bunu yapmam.
 
- Emre Belözoğlu her zaman elinden geleni yapan biridir. Tabii ki bir kırgınlık olmuştur ezeli rakibe gitmiştir. Benim için çok özel biridir. Ben de alt yapıda onu örnek aldım. Galatasaray-Fenerbahçe maçında protesto edilebilir. Ama Milli Takım forması altında Türk Telekom Arena'da ıslıklanmamalıdır diye düşünüyorum. 1 ay sonra yeniden bir maç var ve Galatasaray taraftarı doğru olanı yapacaktır.
- Ailemle dün gece sahurda vedalaştım. Dostlarım ve takım arkadaşlarımla da beraberdik. Ailem ve kız arkadaşım her zaman kararlarımın arkasında oldu.
- Fatih Terim hocamı aradım ulaşamadım. tesise gittim yoktu. Olmazsa hocamla vedalaşmak için yeniden İstanbul'a gelirim.
- Sabah Florya'ya gittim. Salya sümük çıktım. Ancak toparladım.
- Kaptanlığı açıkçası çok iyi yaptığımı düşünüyorum. Özel hayatını istediğin gibi yaşamak ve kupa kazanamamak başka konulardır. Benim döneminde hiçbir saygısızlık olmadı. Kimse kaptanından habersiz yöneticisine gitmemiştir.
- Benim kalbimden geçen kaptan Sabri ya da Ayhan abidir. Ama ben bunu bir taraftar olarak söylüyorum. Yoksa benim haddime değildir Galatasaray kaptanını seçmek.
- Kimse bence spor için hapis yatmamalıdır. Adalet, yargı bizim işimiz değil. Ama bence spor mahkemeleri kurulmalıdır.
- Ezeli rekabet önemlidir. Keşke herkes ligde olsa.
- Bugüne kadar Galatasaray formasını nasıl ıslattıysam, Atletico formasını da öyle ıslatıcam. Önemli olan forma şansını yakalamamız.
- Üst adelemde bir sertleşme oldu. Belki bir 5 gün dinlenirim. Önemli bir sakatlık yok.
- En çok sevdiklerimi özleyeceğim. Ailem, kız arkadaşım, Galatasaray... Çok özleyeceğim.
- Ben Selçuk'un Galatasaray'a gelmesini ben olduğum için değil sadece, Fatih Terim olduğu için, kendi kariyeri için çok istemiştim. Esprili bir şekilde sitem etti. O benim kardeşimdir.
- Hiddink de Avrupa'da oynayacağım için çok sevindi. O da bu kararımı destekledi
- Atletico Madrid'de daha çok savaşacak bir ortam bulacağıma inanıyorum. Onlar da beni çok istediler ve ben de isteyek, mutlu bir şekilde gidiyorum.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Bu aptalca bir soru...

* Ankara’da beni ensemden tanırlar.
Ayhan Atalay, Ankaragücü Asbaşkanı
Son dönemlerde açıklamalarıyla gündeme gelen yönetici başkentteki popülaritesini anlatırken.
***
* Türk sporunun bu hale gelmesinde bir hidrolik erozyonun ajitasyonundan mı kaynaklandığını bilmiyoruz.
Ayhan Atalay, Ankaragücü Asbaşkanı
Fenerbahçe’nin ‘Akıl tutulması’ açıklamasına sınırları zorlayarak yanıt verirken.
***
* Bu aptalca bir soru...
Frank Rijkaard, Galatasaray Teknik Direktörü
İstanbul BB maçının ardından düzenlenen basın toplantısında, Lig TV muhabiri Bahri Havadır’ın sorduğu ‘Suçlu aramak gerekirse kimi gösterirsiniz?’ sorusunu yorumlarken.
***
* Arda kesin konuşmasın.
Ergün Gürsoy, eski Galatasaray yöneticisi
“Galatasaray’dan başka bir takımda oynamam” yönündeki bir açıklama yapan yıldız oyuncuya, Emre Belözoğlu’nun gidişini örnek göstererek tavsiyede bulunurken.
***
* İsmail Köybaşı top ayağındayken vezir, top rakipteyken med cezir. Necip Uysal’da umut var. Panzerlerden eksiği yok, büyüyünce tank olacak.
Feyyaz Uçar, yorumcu
Beşiktaş’ın genç yeteneklerini yorumlarken.
***
* Takımınızda Messi varsa geride Puyol’un olup olmaması o kadar önemli değildir. Çünkü Messi, Puyol olmadan da o golü atar.
Arçil Arveladze, eski Trabzonsporlu futbolcu
Kolay gol atabilen oyuncunun önemine değinirken.
***
* Onu nasıl kutladıklarını gördüm. Bu ilgiyi bana kendi taraftarım bile göstermemişti.
Louis Van Gaal, Bayern Münih Teknik Direktörü
Şampiyonluğu kaybeden Schalke taraftarlarının teknik direktörleri Felix Magath’ı alkışlaması üzerine, kendi taraftarlarını iğnelerken.

29 Nisan 2010 Perşembe

Rijkaard eğer kalacaksa...


Galatasaray oyun anlayışları kargaşası yaşadı sezon başından beri. ‘Fetret sezonu’ yani... Rijkaard’ın, geldiğinde 4-3-3 diye açıkladığı, eski Milan ve yeni Barcelona’dan aşina olduğumuz bir futbol anlayışı var. Bunun dışında tek tek yıldız transferlerin birlikte getirdikleri oyun anlayışları var. Üstelik bunlar Cimbom’da yeniden parlama fırsatı arayan sönmüş yıldızlar. Kendi dertlerindeler kısacası... Gol yeriz diye ödü patlayan, Fenerbahçe’ye yenilince ise varoluş krizi yaşayan yöneticilerin futbol anlayışı var bir de. Bu psikolojinin sahadaki temsilciliğini üstlenmiş altyapıdan yetişme futbolcular var. Kendi olmakla, Metin Oktay olmak ve Emre B. olmak arasına sıkışmış olan ve bunun sahaya yansımasını engelleyemeyen Arda var.
Sonuçta Galatasaray’ın eklektik bir top oynamasına, sadece sezon boyunca değil, bir maç içinde de çok farklı kimlikler göstermesine şaşmamalı. Rijkaard kalacaksa altyapıdan ya da dışarıdan tanınmamış futbolcularla kurmalı takımın iskeletini. Kendi anlayışını başka türlü yerleştiremeyecek gibi. (İbrahim Altınsay, Radikal)

25 Nisan 2010 Pazar

Arda gitmek istiyor...

Galatasaray'ın kaptanı Arda Turan, geçen haftalarda taraftarların kendisine gösterdiği tepkiye üzüldüğünü ve ''Kusurum olsaydı büyüklerim gereken uyarıyı yapardı'' dedi.

Bursaspor ile yapılan karşılaşma sonrası basın toplantısı düzenleyen, ancak stattan ayrıldığı sırada bir kez daha basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Arda, kendisinin robot olmadığını belirterek, ''Ben Tugay'ı, Arif'i ıslıklamadım. Ben de onlar gibi olmak istiyorum. Onların geldiği yerden geldim. Kusurum olsaydı, büyüklerim gereken uyarıyı yapardı. Ben robot değilim. Kimseye kırgın değilim ama onların da aileme ve sevdiklerime saygılı olmalarını bekledim'' dedi.

Şampiyonluk konusunda hangi takımı şanslı gördüğü yönündeki soru üzerine yıldız oyuncu, ''Biz olamıyorsak, kimin olduğu önemli değil'' ifadesini kullandı.

Dikiz aynasını bırak önüne bak!

Fenerbahçeli Alex, G.Saray maçının ardından basının karşısına çıkmış ve Bursaspor dikiz aynasına baktığında arkasından hızlıca geldiğimizi fark edecek demişti... 31. haftanın sonunda Fenerbahçe'nin otobüsü geçen hafta kazanılan Beşiktaş derbisiyle en sol şeride geçmiş, son sürat yola koyulmuştu, Şişhane'den aşağıya doğru salınışı ise görülmeye değerdi... Kaptan pilotun şampiyonluk uçuşunun zirvesinde olduklarını duyurduğu dakikada ise Bursaspor otobüsü Meciyeköy'e ulaşmıştı... Ama bu kez arkasında 16 takım vardı ve dikiz aynasından görünmeyen tek takım Fenerbahçe'ydi...

En iyi hücum savunmadan başlar

Daum'un takımı için, basketbolseverlerin sıklıkla dile getirdikleri "en iyi hücum savunmada başlar" sözünü yeşil sahaya çok güzel yansıtıyorlar diyebiliriz. Takım haftalardır kalesinde gol görmeme başarısı gösteriyor ve Kasımpaşa karşısında da bırakalım gol yemeyi, tehlikeli anlar yaşamadılar neredeyse...

Volkan'ın kişisel rekorunu her maç dakika dakika geliştirmeye başlaması sarı lacivertlilerin bu sezon için en büyük dileği kuşkusuz... Güiza'nın atmasından çok Volkan'ın yememesini arzulayan bir ruh oluştu ki, Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin hiç de alışık olmadığı bir savunma politikası bu...

Diğer taraftan takımın Kasımpaşa karşısında bu kadar rahat oynayıp da sadece bir golle sahadan galip gelmiş olması şaşırtıcı tabii... Burada Güiza'ya yüklenenler de olacaktır, kaçırdığı net pozisyonlar için ama Alex, Mehmet Topuz, Özer de bana kalırsa önemli fırsatları değerlendirme konusunda becerilerini konuşturamadılar...


Fenerbahçe tribünlerinden yükselen 'Fener gol, gol, gol, şampiyonluk gidiyor" tezahüratı ise biraz stres yarattıyordu.. Bu bölümde takımda daha önce şampiyonluk yaşamamış ayakların titrediğini, Topuz, Özer, Emre'nin pas kayıplarını arttırdıklarını da hatırlatalım... Yönetim desteğiyle biletleri ucuza kapatan ve İstanbul'daki deplasmanı deplasman olmaktan çıkartan taraftarın yönetimin jestini karşılıksız bırakmadığının da altını çizelim...

Gelelim Barcelona'ya

"Martin Baran, Diego Scheuschner, Petr Pavlik, Andre Galiassi, Nourdin Boukhari... Bu isimler size bir şey hatırlatıyor mu? Bu sevgili arkadaşlarımız sezonun ilk yarısında Kasımpaşa’da birkaç maç forma giyip yedeğe düşen, sonra da gönderilen futbolcular. Kasımpaşa dün sahaya yalnızca 1 yabancıyla çıktı, o da hücuma yönelik orta sahayken sağ bek yapılan Christian Keller...

Yılmaz Vural elindeki malzemeden iyi bir iş çıkarmış. Kasımpaşa iyi futbol oynamaya çalışıyor ancak takımın kapasitesi de bir yere kadar. Dünkü karşılaşmada bu net olarak görüldü. Vural iyi bir teknik direktörden öte iyi bir halkla ilişkiler aracı zira çoğu zaman gülümseten hareket ve sözleri (ve oynattığı futbol), bu sezona kadar ‘Başbakan’ın Takımı’ diye antipati duyulan Kasımpaşa’yı sempatik bir ekip haline getirdi. ‘Başbakan’ın Takımı’, ‘Vural’ın Takımı’ oldu, Türkiye’nin de Barcelona’sı!" (Efkan Bucak)

-----------------------


Fenerbahçe'ye çalıştılar

Ali Sami Yen'deki nefesleri kesen maçta gol dışında herşey vardı. 0-0'lık sonuç bitime 3 hafta kala Fenerbahçe'ye liderliği getirdi...

"Dün ‘matinede’ Fenerbahçe yenince, ‘suarede’ Galatasaray-Bursaspor maçında, bir Ortaçgil güftesiyle söylersek, ‘sesler değişti, renkler değişti, yüzdeki çizgiler başkalaştı, geçmiş değişti.’ Artık iki ekip de kendi hesaplarını kendileri görmek zorundaydı. Tam da bunun bilinciyle oynadılar nitekim. Ama ne oynamak. Ağzımız açık kaldı vallahi. Mümkün olsa ikisine de üç puan verirdim ben. Ama imkânlarımız dar. "(Bağış Erten)

Şu tabloya baktığımızda G.Saray'ın şampiyonluk şansı kalmadı gibi... Daha da ilginci şampiyonlar ligi şansı da neredeyse kalmadı.. Yani bir tartışma vardı, G.Saray Fenerbahçe şampiyon olmasın diye maçı verir mi diye, daha da komik bir durum ortaya çıktı... Hem Bursa'nın yoluna taş koydu, hem de şampiyonlar ligi şansını azalttı...

Bursaspor cephesinden bakalım... Şampiyonluk yolunda emin adımlarla yoluna devam eden takım görüntüsünde son üç haftadır karıncalanmalar başlamıştı.. İstanbul Büyükşehir maçında alınan yenilgiyle başlayan bir düşüş göze çarpıyordu.. Antalyaspor'u son dakikalarda yeniş ama Gençlerbirliği'ne de puan kaptırmışlardı... Ve son 5 haftada toplam 7 puan kaybettiler...

Dolayısıyla bundan sonra kalan iki maçlarından da kesin galibiyetle ayrılır demek çok zor... Kaldı ki, Kayserispor ve Beşiktaş ile oynayacaklar... Ankaraspor maçı önemli bir avantaj, Fenerbahçe o hafta Ankaragüğcü deplasmanına gidecek buna fazlasıyla güveniyorlardır eminim ama izlediğimiz Fener takımı dağınık görüntü sergileyen başkent ekibini geçmekte zorlanmayacaktır...


İbre tamamen Fenerbahçe'nin lehine döndü.. Bu takım bir başında bir de sonunda seri yaparak işi götürme davranışını şampiyonlukla pekiştirmez umarım, çünkü her yıl rakip Anadolu'dan çıkmayabilir... Ayrıca ezeli rakipleri de bu kadar kötü yakalanmayacaktır!

Dönenim tekrar G.Saray cephesine... Onca transfer, dünya markası bir hoca geçen yıl beşincilik, bu yıl üçüncülük... Kewell, Baros, Jo, Neill, Keita, Elano, Franco, Arda, Dos Santos.. kadroya bakar mısınız? Yabancı hakkını, hakkını vererek dolduran ama Neill ve Baros dışında aldığı paranın hakkını vermeyen bu yıldızlar topluluğunun Adnan Polat ve yönetimini ne kadar zora soktuğu ortada sanıyorum...

5 Nisan 2010 Pazartesi

Yeni hedef ikincilik!

Şampiyonluk yarışını, G.Saray'ın bundan sonraki şansını, kaybedilen puanları, atılamayan, yenen golleri, hepsini bir kenara bırakarak... sadece şunu söyleme gereği hissediyorum, Barış Özbek'in o saçma sapan tekmesi futbol sevgimizden çok şey eksiltti... Bence affedilmez bir davranış! Umuyorum, pfdk emsali görülmemiş bir ceza verir de, bundan sonra kimse böylesine acımasızca bir davranışa kalkışma cesaretini gösteremez...

Maça gelince... Ben Rijkaard'ı anlamakta zorluk çekiyorum diyenler kadar katı değilim, sevimsiz benzetmeler yapan sözüm ona gazetecik yazarlarını da haz etmediğim için özellikle benzetmelerden uzak duracağım... Sadece şu, (Skibbe'nin de altını çizdiği şey aslında) kendi sistemini yaratamadı, ego bütünlüğünü sağlayamamış, gündemde kalma telaşına yenik düşmüş insanlarla muhattap kalmak zorunda kaldı.. Transferleri, harcamaları, seçimleri derken hep ikinci planda kaldı... Bence en başta bunu hak etmiyor... O da bence gitmek için saçmalamanın en kolay yol olduğunu düşünüyor: )
----------------------------------------------------------------------------
Rıdvan Dilmen: Fenerbahçe karşısına 5 hücumcuyla çıkan Rijkaard, ligin en çok gol pozisyonu veren takımı Sivasspor karşısına 9 defans oyuncuyla çıktı... Kötü birşey söylemek istemiyorum ama Rijkaard ya yeteneksiz ya da birileri kafasını karıştırıyor..
------------------------------------------------------------
G.Saray'ın yeni hedefi ikincilik... Bursaspor ile evinde oynayacağı maçta psikoloji bir tuhaf olacaktır... Şampiyonlar Ligi mi, Fenerbahçe'nin şampiyonluğu mu?
-------------------------------------------------------------------------

Rijkaard: "Hesaplar karıştı"

Turkcell Süper Lig'de Sivasspor ile deplasmanda 1-1 berabere kalarak şampiyonluk şansını zora sokan Galatasaray'da Hollandalı teknik adam Frank Rijkaard, şampiyonluk yolundaki hesapların daha karmaşık bir hal aldığını söyledi.
Sivasspor karşısında istediklerini yapamadıklarını ifade eden Rijkaard, "Tabii ki çok acı bir durum. Son dakikada gelen bir gol, heralde en kötü puan kaybetme şekillerinden biri oldu. Böyle bir sonucu tabii ki beklemiyorduk, çok üzgünüz. Puan farkı açıldı, artık şampiyonluk yolundaki hesaplar daha da karmaşık hale geldi. Ancak ümidimizi koruyoruz ve önümüzdeki kalan maçların hepsini kazanmaktan başka çaremiz yok. Oynadığımız sistemlere fazla takılmamak lazım. Bugün 4-1-4-1 şeklinde oynadık ve bunun da bir nedeni vardı. Ancak aldığımız sonucun bununla bir ilgisi yok. Kötü futbol oynadık ve maç 1-0 iken yakaladığımız pozisyonları değerlendiremedik." dedi.

1 Nisan 2010 Perşembe

"Kimse Dünya Kupası'na gitmemizi istemiyordu"




O Türk futbolunun parlayan yıldızı… Galatasaray'ın 23 yaşındaki kaptanı… Milli Takımımızın gözbebeği… Ama dertli mi dertli. Türkiye'de genç oyuncuların yaşadığı dramı öylesine çarpıcı cümlelerle dile getiriyor ki, ağzı açık dinlememek elde değil. Türk futbolunun, ancak herkesin işini iyi yapması halinde düzeleceğini vurgularken, hakemlerden yöneticilere, medyadan spor yorumcularına söyleyecek çok sözü var.

2010'a gidememek, o futbol karnavalının içinde yer alamamak Türk futboluna ve kişisel olarak oyuncuların kariyere neler kaybettirdi sence?

Çok büyük şeyler kaybettik. Dünya Kupası'na gitmek çok önemli bir şeydi. Orada Avrupa Şampiyonası'ndan daha büyük bir başarı elde edebilirdik. Çünkü Avrupa Şampiyonası'nda hep üst düzey Avrupa takımlarıyla oynuyorsunuz. Dünya Kupası'nda ise nispeten daha zayıf takımlar var. İyi konsantre olduğumuzda bu takımın iyi yerlere gidebilecek potansiyeli var. Çünkü bu takım cesaretli oyunculardan kurulu. Bu çok farklı bir şey. Cesaretli, iyi mantaliteye sahip, kazanmak isteyen, kimseden korkmayan oyunculardan oluşan bir takımız. Futbolcular da kariyer olarak çok şey kaybetti. Dünya Kupası gerçekten bir karnaval. Bütün dünyanın gözü orada olacak. Hem Türk futbolunu hem de kendimizi tanıtmak için büyük bir fırsattı. Bir Avrupa Şampiyonası bizi bireysel olarak ne kadar ileriye taşıdı. Dünya Kupası'nda bir o kadar daha ileriye gidebilirdik.

Peki, 2010'u hangi duygularla izleyeceksin?
Elemelerin hemen hemen her maçında oynamış birisi olarak vicdanım rahat. Futbol keyfi almak için televizyonun karşısına geçeceğim. Çünkü ben ve arkadaşlarım elimizden gelen her şeyi yaptık. Ama şu yönden çok üzgünüm, bu ülkedeki herkes bizim Dünya Kupası'na gitmemizi istemiyordu. Bunu söyleyince şimdi "Arda çok konuşuyor" diyecekler.

"Herkes Dünya Kupası'na gitmemizi istemiyordu" derken bunu hangi anlamda söylüyorsun?
Yani en azından herkesin bu inancı taşımadığını söylüyorum. İyi takım olmadığımızı söyleyenler var. Bosna-Hersek ülke olarak bizden daha fazla inanmıştı. Bizim insanlarımızın bir kısmı ise Avrupa Şampiyonası'nda yarı final oynamış takımlarına inanmıyordu.

Not: Arda Turan'ın Tam Saha'dan Mazlum Uluç'a verdiği röportajın tamamı için tıklayınız.