Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Nisan 2010 Cumartesi

'Şampiyon' yaz, Google'da ara!

Koşar adım girdi içeriye, hal-hatır sormadan başladı anlatmaya... Bursaspor’un penaltı atışının kural hatası olduğunu düşünüyor, maçın tekrarını istiyorlarmış! Neymiş efendim, penaltı atışı boyalı alanın 30 cm ilerisinden kullanılmışmış... Araya girmesem ‘mış’ların sonu gelmeyecekti!

Antalyaspor’un düşme korkusu var mı? Hayır, dedi... Avrupa kupalarına katılma iddiası var mı? Yok gibi... Hakem hocasını dinlemiş radyoda, kural hatasıymış ve emsal teşkil etmemesi için maçın tekrarlanması gerekiyormuş... Bırak şimdi hakemi de hocasını da... Antalyaspor’un hiçbir iddiası yokken böyle bir çıkış yapması düpedüz rol çalmaktır!

Nasıl yani? Şöyle, lig tablosunu Google gibi düşün! Bugünlerde, ‘şampiyon’ yazdığın zaman google’da ilk sırada Bursaspor’u görürsün... Yani? Yani, kendi adının yanına Bursaspor etiketini yapıştırdın mı... İlk sıralara tırmanırsın otomatikman diyorsun... Aynen! Jeton düşmüştü nihayet... Sonra maç üzerine lafladık, “Bursaspor'un sahasında elde ettiği galibiyet çokları için sürpriz değildi”, diye başladım anlatmaya... (devamını okumak için tıklayınız)


Fenerbahçe sol şeride geçti

Bursalılar dikiz aynasına bakmaya devam etsinler mi? Fenerbahçe sol şeride geçti, kaptırdı geliyor, ne diyeyim, gülüştük... Fenerbahçe’nin tempolu oyununu beğenmiş... Şampiyonluk meselesine takımca inanmış görünüyorlar... Doğrusu ben de Kadıköy’de oynanan oyundan oldukça keyif almıştım...

Maça çok hırslı başladılar, bu son dönemde çok da alışık olmadığımız bir şeydi.. Taraftarın da istediği bu değil mi? Haklısın.. Biraz klişe olacak ama “böyle oynayın, yenilseniz de destek veririz” gibi bir halleri vardı... Aslında “inandık” diye çıktılar sahaya, ne diyorsun onlar da taraftarın rolünü mü çaldı sence, gülüştük... Uzun uzun doyumsuz maçın üzerine lafladık.. G.Saray galibiyeti yaramış senin takıma... “Yaramaz mı, zaten geçen hafta elde edilen derbi zaferi Fenerbahçe'yi yeniden şampiyonluğun en iddialı takımlarından biri haline getirmişti.. (devamını okumak için tıklayınız)

Bu arada voleyboldaki gururumuz sarı meleklerin şampiyonlar ligi final maçıyla aynı saatte başlayan bu maç, federasyona da selam etmemize vesile oldu...


Kartal’ın iniş takımı

Ankaragücü taraftarına ne demeli? Onlar da google’ın ilk sırasına çıkmanın telaşında mı? Hahaha, zannetmiyorum, Bursaspor ile kardeş takım onlar, her zaman desteklerler birbirlerini... İyi de, madem Bursa’nın şampiyon olması için rakiplerinden birine takımlarının çelme takmasını ‘kardeş payı’ olarak görüyorlar, neden Bursa’yla berabere kalıp iki puanı indiragandi yaptılar o zaman? Beşiktaş eksik kadroyla gelmişti zaten... Sessizlik... İşine gelmedi sanırım? Hayır canım, ne münasebet Mustafa Denizli’nin oyun şablonundaki değişiklişkleri daha çok ilgimi çekti bu kez sadece... Hadi öyle olsun bakalım... Eee, nasıl buldun dahi hocanın hemlelerini? “Beşiktaş'ın şampiyonluk potasına yeniden girmesiyle birlikte zirvede heyecan daha da artmıştı.” (devamını okumak için tıklayınız)

Not: bu yazı sporx.com için yazılmıştır

1 Nisan 2010 Perşembe

"Tek yetkili olmak istiyordum ama..."




Geçmiş dönemde Milli Takım'ın teknik ekibindeydi ancak bu defa Hiddink'in başyardımcısı olarak çok daha aktif bir görevde. Görevi nasıl kabul etti? Dünya Kupası'na gidemememizle ilgili neler düşünüyor? Neden diğer maçların Almanya karşılaşmasından daha zor olduğunu söylüyor? Ona göre Türk futbolunun en büyük sorunu ne? Milli Takım Hiddink döneminde hangi oyun sistemiyle oynayacak? Hiddink'in karakteristik özelliklerini nasıl sıralıyor? Milli Takım'daki oyuncu kullanımları konusunda hangi kriterler göz önünde tutulacak? Genç oyuncuların kazanılması hakkında neler söylüyor?

Fatih Terim'le birlikte sizin de Milli Takım'daki göreviniz sona ermişti. Ancak sonra geri döndünüz. Bu süreçte neler yaşandı, geri dönüşünüz nasıl oldu?

Bilindiği gibi Fatih Hocamızın veda konuşmasıyla birlikte ben de kendi adıma istifamı verip Milli Takım'la ilişkimi bitirdim ve yüzümü Süper Lig'e döndüm. Aradan 3.5 ay geçmişken Başkanımız aradı. Hiddink'le görüşmesinde adımın geçtiğini ve hocanın beni arayacağını söyledi. Birkaç gün sonra Hiddink aradı ve bilgi almak için yüz yüze görüşmemizin iyi olacağını söyledi. 4.5 yıldır Milli Takımlarda çalışmış birisi olarak kendimi bu hizmeti vermek zorunda hissettim.

Yani o ana kadar Hiddink'ten size gelen bir teklif yoktu.

Hayır, hayır. Maksat sadece görüş alışverişinde buluşmaktı. Hazırlığımı yapıp 27 Ocak'ta Amsterdam'a gittim. Gün boyunca Türk futbolu, kulüpler, Federasyonumuz ve yoğun olarak Milli Takım hakkında bilgileri aktardım. Hiddink benimle çalışma arzusu içinde olduğunu ve ne düşündüğümü sordu. Her ne kadar artık tek yetkili olarak liglerde boy göstermek istesem de önümdeki süreç ve kariyerim açısından bu görevin benim için önemli olabileceğini düşündüm. Hiddink'in kariyeri ve bana katabilecekleri belliydi. Böyle bir teklif gelince olumlu düşüncelerimi dile getirdim.

Not: Tam Saha Dergisi'nden Mazlum Uluç'un röportajının tamamını okumak için tıklayınız

"Volkan'dan çok şey öğreneceğim"




Türk futbolunun en fazla sıkıntı çektiği bölgelerden birisi kaleciler. Yabancı kalecilerin istilası altında aradan sıyrılan çok önemli isimler olsa da önemli olan devamının gelmesi. Röportajımın konuğu işte böyle bir isim. Karşıyaka'dan geldiği Trabzonspor'da Tony Sylva gibi önemli bir kaleciyi arkasında bırakarak eldivenleri eline geçirdi ve yeteneklerini sergileme fırsatını buldu. Öyle ki, Süper Lig'de arka arkaya 15 maç oynadıktan sonra A Milli Takım'ın kapıları ona ardına kadar açıldı.


A Milli Takım'ın Honduras maçı öncesinde aday kadroya çağrıldın. Bu davet senin için bir sürpriz oldu mu?


15 maçtır Trabzonspor'un kalesini koruyordum. Gün geçtikçe de performansımın arttığını düşünüyordum. Açıkçası benim için sürpriz olmadı. Çünkü bunu hak ettiğim görüşündeyim. Şu anda çok mutluyum. Oğuz Hocaya ve Engin Hocaya bana güvendikleri için ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

EURO 2012 elemelerinde forma giymek ve kendini ispat etmek için önünde yeterince zamanın da imkânın da var. Volkan Demirel'le rekabetin için neler söylersin?

Volkan ağabey, Türkiye'deki en iyi kalecilerden biri. Bana ve genç oyunculara yaklaşımından da çok iyi bir insan olduğunu anlamak mümkün. Rekabet ortamının başarıyı getireceğini düşünüyorum. Ondan öğreneceğim çok şey var. Önümde kendimi göstermek için çok süre olduğunu düşünüyorum. İnşallah kendimi gösterme imkânı bulurum.

Not: Tam Saha dergisinden Türker Tozar'ın röportajının tamamını okumak için tıklayınız.

"Az hata yapan kazanacaktır"




Hani derler ya "Savunmacı transfer edeceksen çamurdan olsun ama İtalyan olsun" diye, Ferrari'ye de ilk geldiğinde çok yakından tanımayanlar o gözle bakmıştı. Serie A menşei bakımından kariyerli bir futbolcunun geldiği ortadaydı. Bazı tereddütler de yok değildi. Lâkin o bize farklı yönleri olduğunu, özellikle de oyun alanı içerisinde katı İtalyan sertliğini uygulamadan da defans yapılabileceğini gösterdi. O sahadayken Beşiktaş'ın savunmada bambaşka oynadığı söyleniyor artık. Soyadı gibi oynadığı söyleniyor: Zarif ama tatlı sert. Şimdi taraftarın en sevdiği isimlerden biri. Sempatik tavırlarıyla röportaj sırasında bizi de etkileyen İtalyan oyuncu, tecrübesini, bakış açısını sözcüklere yansıtmaya çalıştı.

Yaklaşık sekiz aydır Türkiye'desin. Türk futbolu için muhtemelen daha belirgin fikirlerin oluşmuştur bu sürede. Türk futbolunu dünya futbolunda nerede konumlandırabilirsin? Biz Türkler genelde teknik olduğumuzu düşünürüz, sen nasıl görüyorsun?

Bir kere Türkiye artık önemli futbol ülkelerinden biri, bunu söylemek lâzım kesinlikle. İtalya ile karşılaştırdığım zaman ise Türkiye liginin fiziksel açıdan daha zor şartlar sunan bir lig olduğunu söyleyebilirim. Ancak ülkenizde fiziksel yapı ne kadar güçlüyse, düşünsel oyun ve taktiksel içgüdü o kadar az işin içerisine katılıyor da diyebilirim. Fakat tüm bunların arasında en vahim taraf Türk futbolunda taktik yok. Yani ekol olarak bunun eksikliği gözüküyor.

Genelde Türk defans oyuncularının ve defans kurgusunun temel probleminin yan toplar ve duran toplarda yerleşim problemleri, taktiksel problemler olduğu söylenir. Sen bu konudaki eksiğimizi ne derecede görüyorsun?

Bunlar tabii ki antrenmanla aşılabilecek, antrenmanla geliştirilecek noktalar. Örneğin köşe vuruşu pozisyonunda uygulayabileceğiniz iki defans opsiyonunuz var. Birincisi, alanı savunursunuz. Bunun için hafta boyunca sürekli tekrar yaparak çalışmak durumundasınız. Çünkü bu sayede herkesin nerede olacağını bilmesi gerekir. İkincisi ise adam adama markaj şeklinde savunmanızı kurgularsınız. Eğer adam adamayı tercih ediyorsanız, artık orada bireysel olarak güçlü olan, daha az hata yapan kazanacaktır. Ancak Türk futbolunda bunun eksikliğinin temele inilerek çözülmesi gerekiyor. Bunlar sonradan çalışarak gelişir dediğim gibi. Ancak genç Türk futbolculara bunu temelden öğreterek, bu konudaki eksikliklerin giderilmesi çok daha önemli.

Radikal yazarı Asena Özkan:

‘Vahim olanı Türk futbo-lunda belirli bir taktik yok. Ekol eksikliği göze çarpıyor...’ Merakım; sakatlığı nedeni ile dün gece başkentte forma giyemeyen Matteo Ferrari’nin bu gözlemi neye dayanarak Tam Saha Dergisi’ne aktardığı... Şayet Matteo Ferrari’nin baz aldığı formasını giydiği Beşiktaş ile teknik direktörü Mustafa Denizli ise irdelemesi kusursuza yakın diyebilirim! (Radikal, 3.4.2010)

Not:İşte Tam Saha'dan Caner Eler'in Ferrari ile gerçekleştirdiği röportajın tamamını okumak için tıklayınız