31 Mart 2010 Çarşamba

Siyah-beyaz en büyük barış!


Sporda elde edilen başarı/başarısızlığın toplumsal hayata yön veren dinamiklere nasıl etki ettiğini ustaca işleyen bir film, "Invictus/Yenilmez"...

Robben Island'da kurulan Makana Futbol Ligi'nin kurluşunu anlatan ve Junaid Ahmet'in yönettiği "More than just a game" adlı filmin ardından bu kez de Eastwood, "Invictus" ile Nelson Mandela'nın hayatından bir kesit sunmakta... Siyahi liderin beyazların sporu olan 'rugby' aracılığıyla, koca bir ulusu ortak değerler etrafında toplaması konu ediliyor...

Mandela, Apartheid döneminin Güney Afrika'da açtığı yaraları sarmanın çözümünü rugby'de buluyor, bu sporun siyah-beyaz herkesi birleştireceğine anlatıyor; zaman ve mekan ayırt etmeden herkese... Rugby Dünya Kupası'ndan 1 yıl önce makamına davet ettiği kaptan François Pienaar'ı da 'resmen' hayaline ortak ediyor...

27 yıl esaret altında kaldığı Robben Island'da bir anlamda ayakta durmayı başarmasına yardımcı olan (filmin de isim babası) W. Henley'in 'Invictus' adlı şiirinde geçen , "Kaderimin efendisi benim / Ruhumun kaptanı benim" dizelerini kaptanla paylaşıyor...

Sonra sadece kaptan değil, beyaz perdenin karşı tarafında oturan ve hayatının bundan önceki döneminde rugby'ye çok da fazla ilgi duymamış olan ben de dahil olmak üzere, hep bir ağızdan "good luck bokke" tezahüratlarını dilimize pelesenk ediyoruz...

Sonuç olarak, Mandela'nın inancı, bütün takıma geçiyor, Güney Afrika kupayı kazanıyor..

Kupayı kazanmanın da ötesinde, siyahı, beyazı, el ele, kol kola kutluyorlar zaferi...

Hiç yorum yok: