28 Mayıs 2010 Cuma

Bursasporlu bir babaya mektup



A Milli Takım basın sözcüsü ve spor adamı Yiğiter Uluğ'un Bursaspor'un şampiyonluğu üzerine, spor kültürünü ve Bursaspor sevgisini miras aldığı rahmetli babası Yaşar Uluğ'a yazdığı mektubu yayımlıyoruz

Hatırlıyor musun babacığım, o akşam eve geldiğinde gözlerinin içi gülüyordu. "Bugün sevinmek hakkın çünkü Bursaspor gerçekten çok iyi bir takımı eledi. Yine de abartma, mahalledeki Göztepeli arkadaşlarınla alay etme sakın," demiştin. 70'lerin hemen başıydı. İzmir'de oturuyorduk ve Bursaspor, bir yıl öncenin kupa galibi Göztepe'yi yarı finalde penaltılarla elemiş, Türkiye Kupası'nın finalinde Eskişehirspor'la buluşmuştu. Hafta sonlarımız Altay'ın, Göztepe'nin, bazen de Karşıyaka'nın maçlarında geçerdi ama sen Bursaspor'u tutar, bu arada Adnan Süvari'nin Göztepesi ile Abdullah Gegiç'in Eses'ine çok özel bir hayranlık beslerdin. O takımlar modern futbolu Türkiye'ye tanıtmaya çalışan devrimcilerdi, senin gözünde... Ama Yeşil-Beyaz'ın yeri ayrıydı. 'Işıklar Askeri Lisesi'nin kalecisi' olarak tanındığın Bursa'da, sonraları da amatörce futbol oynamış, 60'ların başlarında Akınspor, Acar İdmanyurdu, Demirçelikspor, İstiklâlspor ve Pınarspor adlı beş amatör kulübün bir araya gelerek oluşturduğu Bursaspor'un ilk heveskârları arasında Pınarspor'da yer almıştın. Sonradan okuyup öğrenince anladım ki, o devir, yani sizin Bursa'yı futbol alanında temsil edecek birliği kurduğunuz günler, bambaşka günlermiş. Hem dünyada hem Türkiye'de... Bugünkü AB standartlarını ta o zamanlarda gündelik yaşamın erişilebilir çıtası haline getirmeye çalışan 61 anayasasıyla özgürlük rüzgârları esmeye koyulmuş, Anadolu'da kendini daha iyi ifade edebilme ve haritanın üzerinde bir yerlere koyma gayreti içinde olanlar, sporda, tiyatroda, müzikte, folklorde bir araya gelmeye başlamışlardı. Sen de askeri liseden sivil hayata dümen kıranlardan biri olarak, tutkunu olduğun oyunun, yaşadığın kenti anlamlandıran, aidiyet duygusunu güçlendiren bir şey olmasını arzuluyordun. 'Şehirli' ve 'sporcu' bir gençlik ateşiymiş sizinki...

ÜÇ BÜYÜKLERE İÇERLERDİN
Kurulmasının ardından, Bursaspor'un ikinci ligde geçirdiği sezonların sayısı bir elin parmaklarını bile bulmadı zaten... Mesut'lu, Ersel'li, Ahmet Tuna'lı ve çubuklu formalı takım kısa sürede birinci ligin de renkli ekiplerinden biri oluverdi. Sen en çok Mesut'a hayrandın, Mesut Şen'e... Onun çizgi üzerinde attığı çalımlara, yürür gibi adam geçişine, kalenin içine falsolu gönderdiği toplara... Milli Takım'ın bir İrlanda deplasmanında Mesut'un, bozuk parayı önce kösele ayakkabısının üzerinde sektirip, sonra da cebine sokması ve adamların aklını başından alması, en favori öykülerinden biriydi. Onun, futbol yaşamının sonbaharında Beşiktaş'a transfer olması, nasıl da üzmüştü seni, hatırlıyor musun? Üç Büyükler'in hemen hiç oyuncu yetiştirmeden, büyük bir açgözlülükle genç yetenekleri Anadolu kulüplerinin elinden koparıp almasına, sonra da onları büyük hoyratlıkla futbol tarihimizin çöp tenekesine göndermesine müthiş içerlerdin. Yetiştirenlere, kendi toprağından fışkıranlara, kısıtlı olanaklara karşın derleyip, toparlayıp takım edebilmişlere büyük saygın vardı. Bunun içindir ki Trabzonspor, şampiyonluk kupasını ilk kez İstanbul dışına kaçırdığında pek keyiflenmiştin. Ve durup durup, "Bir gün Trabzon'un arkasından başkaları da gelecek," derdin. Kimi kastettiğini anlar ama pek üstüne varmaz, ağzından Bursa'nın B'sini bile almaya çalışmazdım. İddialı bir adam değildin çünkü...

KAZANMAK DEĞİL, ADAM GİBİ OYNAMAK ÖNEMLİYDİ
Herkes doğup büyüdüğü toprağın takımını tutmalı, sokağından, mahallesinden çıkan adamları gidip alkışlamalıydı sana göre... Kazanmak değil, oynamak, ama adam gibi oynamak önemliydi. Ter dökmek, bedenin sınırlarını, dayanışmanın insana getirdiği olanakları sonuna kadar zorlamak ve tüm bunlara rağmen yine de başaramıyorsa kendisinden daha üstün olanın elini sıkmak, sporun alfabesinde ilk harfti. Senden hiçbir şeyi öğrenemediysem de, bunu öğrendim babacığım; yenilmeyi... Her seferinde daha iyi, daha güzel yenilip, yendiğim gün yenilenin halinden anlamayı... Senin ve 1971'de İzmir'de yapılan Akdeniz Oyunları'nın sayesinde sporun sadece futbol olmadığını çok erken bir yaşta öğrendim. Beni elimden tutup voleybol, basketbol maçlarına, atletizm yarışmalarına götürmüştün. Tabii bir de kule ve tramplen atlamaya... Klaus Dibiasi'yi gösterip, "Bak, bu adama dikkat et. Olimpiyat şampiyonu. Sırf o başarılı olabilsin, olimpiyatlarda madalya alabilsin diye İtalyan hükümeti onun yaşadığı küçük kasabaya kapalı yüzme ve atlama havuzu yapmış," diye çocukluk yıllarımın inci tanesi öykülerinden birini bir çırpıda anlatıvermiştin bana... İtalya'da Bolzano diye bir yer olduğunu ve oradan çıkan Dibiasi'nin, 1968'den 76'ya kadar olimpiyatlardan zengin bir madalya koleksiyonu yaptığını böyle öğrenmiştim. Onun heykelsi vücudunu, kuleden atlayıp bir zıpkın gibi suya gömülüşünü hayretle izlerken... Belki de bu yüzden, mıh gibi kaldı aklımda...

FUTBOLUN KISIR GÜNLERİ
Bursaspor'un Avrupa Kupaları'ndaki ilk ve en unutulmaz macerayı yaşadığı 1974-75 sezonunda, memleketi Kıbrıs'ta esir düşen kaleci Osman Uçaner'in yerine oynayan Rasim Kara ile yarattığı küçük çaplı mucizeler, koskoca Andy Gray'in takımı Dundee United'ı Deli Vahit'in inanılmaz füzesiyle geçmesi, ardından dönemin bileği bükülmez markası Dinamo Kiev karşısında ezilmeden top oynaması, 'İngiliz' diye bilinen Kemal'in döktürdüğü Avrupa Kupa Galipleri maçları, "İşte bak oldu. Bizim temelini attığımız takım, çıktı Türkiye'yi dışarıda temsil etti. Turlar geçti, devlerle başa baş oynadı," dedirtti sana... Sonra Sedat III ile kıvanç duydun, İzmir Atatürk Stadı'nın milli maçlara ev sahipliği yaptığı dönemde, Bursa'dan milli takıma çağrılan her futbolcuyla birlikte heyecanlanıp, kafanda "Acaba Coşkun Özarı falancayı oynatacak mı?" sorusuyla tribünlere koştun... Türk futbolunun kısır günleriydi. Sevinecek, gururlanacak pek az şey vardı. Bursaspor da ligde başaltı takım sayılmanın dışında bir şey üretemiyordu. O yüzden seninle şöyle doyasıya sevindiğimiz, havalara uçtuğumuz bir kare bulamıyorum. Bir Büyük Mehmet'in son dakikalarda gelen golüyle İzmir'de İsviçre'yi devirişimiz var, o kadar... 'Yemyeşil' kente Nejat Biyediç'in getirdiği heyecana, Musisi'nin başlattığı timsah yürüyüşüne, toprağı bol olsun, Macar Tulipan'ın golüyle kazanılan kupaya tanık olamadın. Ne tuhaf, ben çocukluk sevgilim Bursaspor'u tam da o kupayı kaldırdığı gün bıraktım babacığım, biliyor musun? Kupanın finali tarafsız bir saha yerine Bursa'da oynanınca... Seyirci avantajı yetmezmiş gibi, o dönemin başkanı Cavit Çağlar maçı acayip bir şova çevirince... Başlama vuruşundan önce sahanın ortasına helikopterle Bursalı maliye bakanı inince... Ruhumun kirlendiğini hissettim ve "Babam olsa o da bunları kaldıramazdı," dedim. Dört yıl kadar önce bir gün hasbelkader Saracoğlu Stadı'nda bir locadan maç izledim. Fenerbahçe ağırlıklı bir gruptu haliyle... Bir sezon önce Denizli'de, son maçta kaçan şampiyonluğu tartışıyorlardı. Memleketin anlı şanlı, çok saygın, artık usta mertebesine erişmiş reklamcılarından biri, purosunun dumanını savurarak "Onu bunu anlamam arkadaş," dedi: "Suç bizimkilerde. Maç 16 dakika uzatılmış, o arada o maçı satın alamayan yönetime ben yönetim demem."

BİLİRSİN HİÇ İÇMEM ASLINDA...
"Peki öyle alınmış maça, öyle kazanılmış şampiyonluğa utanmadan sevinebilecek miydiniz?" diye sormadım. Bana kulak vermeyeceği besbelliydi. İnsanların, hatta takımların dakikalar içinde kiloyla alınıp satıldığı bir dünyadan geliyordu üstat... Ve onun gözünde sahada canını dişine takarak ter dökenlerin birer böcekten farkı yoktu aslında... Ağzında purolarla localarda oturanları eğlendiren, onları muktedir kılan zavallı gladyatörler... Sen bana böyle anlatmamıştın babacığım... Muhtemelen senin arkadaşların da böyle anlatmadılar çocuklarına... Onun için Bülent Ortaçgil'in dediği gibi "Biz hiç kaybetmedik desem yalan..." Ama güzel kaybettik be babacığım, adam gibi kaybettik. Sonunda geçen pazar, 16 Mayıs gecesi, ruhun yukarıda, bulutların üzerinde bir yerlerde bayram ederken, belki de çok sevdiğin Vedat Okyar'la kadeh tokuştururken, sessiz bir çığlıkla sevindim ben de... Senin Bursaspor'un, Trabzon'dan sonra -ama çeyrek asır sonra- şampiyonluğu İstanbul'dan kapan Anadolu takımı olarak tarihe geçmişti artık. Etrafımdaki Fenerli dostları, en çok da saf bir sarı-lacivert aşkı babasından miras almış yol arkadaşımı üzmemek için, bağırmadan, çağırmadan, abartmadan bir selam göndermek istedim sana... Vaktin gece yarısını geçtiği dakikalarda, el ayak çekilince bir kadeh şarabın yanında bir sigara yaktım -bilirsin hiç içmem aslında. Günün anlam ve önemine uysun diye bir Bafra bulabilseydim keşke... Yoktu. Filtresiz bulmak çok zor artık. Derin bir nefesle kutladım seni babacığım.

Real'e gelen ilk şartlı teknik adam... Köprülü Mourinho Paşa...


Osmanlı tarihini bilirsiniz, sadrazam yönetim kademesinde ikinci adamdır... Ama onun dahi padişahın yetkilerinden zerre kadar hak talep etmesi mümkün değildir... Padişah vezirsin dediği zaman vezirsin, vurun kellesine dediği zaman da mefta... Neyse Köprülüler dönemini hatırlarsanız, Köprülü Mehmet Paşa Osmanlı'ya ilk kez şartlı olarak vezirlik yapmış bir muhterem.. Duraklamada döneminde 4. Mehmet'e bana karışmazsanız vezir olurum dedi... Padişah da ne yapsın el mahkum, kabul etti şartları...

Şimdi Real'in durumu da öyle... Onca para harca, yıldızları topla, hem Avrupa'da hem de ligde rakibini geçeme... Formül de belli, hırslanmış, kendini yiyip bitiren, bana Real seni gerek seni diyen bir adam vardı... Şartlarıyla da olsa gelecekti, geldi...

Bakalım Köprülü Mourinho'nun şartları nelermiş:

Mourinho, Real Madrid'e geldiğinde ilk iş İspanyol kulübünün nasıl çalıştığını öğrenebilmek için yöneticilerle konuşacağını, dinledikten sonra kendi fikirlerini onlara açıklayacağını söyledi. Demokratik biri olduğunu ve başkalarının görüşlerini de dinlediğini savunan Mourinho, "Ancak bir şey çok açık olmalı. Bir kulüp, teknik direktörün fikirlerinden hareket edip, onun etrafında yaşamak zorundadır. Hiç kimse bana takımı 4-4-2 mi yoksa 4-3-3 mü oynatmam gerektiğini söyleyemez. Sorumlu benim. Hiç kimse devre arasında bir şeyler söylemek için soyunma odasına giremez. Hiç kimse günde kaç kez ve nasıl antrenman yaptırmam gerektiğiyle ilgili bana etki yapamaz. Bazıları benim bir diktatör olduğumu, spor direktörü ile çalışmak istemediğimi düşünüyor. Tamamen tersi. Grup olarak çalışmak, sorumluluk vermek benim hoşuma gidiyor. Benimle birlikte çalışanlara karşı çok sadığımdır ve bunu yapmak isterlerse her ikimiz birlikte büyürüz" ifadelerini kullandı.

"Real Madrid'de rahat çalışmak, sorular sormak, gözlemci olmak ve yavaş yavaş çözümler bulmak istiyorum" diyen Portekizli teknik adam, kendisini en çok rahatsız eden konunun, futbolu hakkında basında yapılan "önyargılı, başka hedefleri olan, kirli tartışmalar" olduğunu söyledi.

Mourinho = 48 milyon euro


İspanya'nın Real Madrid takımı, Portekizli teknik direktörü almak için İnter'e 8 milyon euro tazminat ödedi.

İspanyol basını, bugün Milano'ya giderek İnter başkanı Massimo Moratti ile görüşen Real Madrid Kulübü Başkanı Florentino Perez'in anlaşma sağladığını ileri sürdü. Mourinho'nun tazminatı olarak daha önceden 16 milyon euro isteyen Moratti'yi 8 milyon euroya ikna ettiği belirtilen Perez'in, kesin anlaşma sağlayarak Madrid'e geri döndüğü belirtildi.

Portekizli ayrıca yıllığı 10 milyonm euro'dan 4 yıllık anlaşma yapacağı için Real'e toplam maliyeti 48 milyon euro... Tabii yapoacağı transferler de düşünülürse, değmen benim gamlı yaslı göğnüme...

27 Mayıs 2010 Perşembe

Kaybedenler Kulübü...


1982-Brezilya : Şampiyon olamadılar ama, oynadıkları futbol ile unutulmazlar arasına adlarını yazdırdılar; hatta canlı izleyen birçokları şampiyonu hatırlamadıkları halde Socrates'li, Zico'lu, Junior'lu, Eder'li 82 Brezilyasını bir çırpıda sayabilir. Hücum futbolunun en güzel örneklerini sergileyen, bireysel anlamda birçok yıldızı barındıran Brezilya, 4-2-4 düzeninin dünyadaki son mükemmel uygulamacıları olarak hafızalara kazındı.

1974-Hollanda : Rinus Michels ve onun dahiyane Total Futbol felsefesinin müthiş uygulaması olan, Cruyff'lu, Neeskens'li Hollanda finalde Almanya'ya kaybetsede oynadıkları oyunun etkileri günümüze kadar ulaştı. Finalde attıkları penaltı golüne kadar Almanya topa dahi dokunamamıştı ama, futbol 90 dakikaydı ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundu! Her şeye rağmen göz kamaştıran oyuncuları, görülmemiş futbol felsefeleri ile kazanandan daha çok hatırlanan takım olmayı başardılar.

1998-Hırvatistan : Yakın tarihin hiç şüphesiz en renkli takımlarından biri, Suker'li, Boksic'li, Prosinecki'li kadrosu ile 98 Fransa'da üçüncülük kazanan Hırvatistan'dı. Her anı heyecan dolu maçlar oynamaları bir yana, kendilerinden beklenmeyeni yaparak yarı finale kadar gelmelerine rağmen, ev sahibine elenmekten kurtulamadılar. Yine de birçokları için turnuvanın en keyif veren takımıydı ve birçok futbolcusu sokakta futbol oynayan çocuklara idol olmayı başardı. Elendikleri maçın ilginç taraflarından biri Fransa'nın gollerinin ikisini de Lillian Thuram'ın atmasıydı!

1954-Macaristan : Almanların final gazabına uğrayan bir başka takım efsane Macaristan'dı. Kadrosunda Ferenc Puskas ve Sandor Kocsis gibi futbol efsanelerini bulunduran Macarlar, maçın hemen başında 2-0 öne geçmelerine rağmen 3 gol yiyerek kupayı Almanlara kaptırıyorlardı. 5 forvetli sistemlerin yaygın olduğu o günlerde, kupada mücadele etmiş bir diğer takım da Türkiye idi.

1986-Almanya :
Hiçbir zaman sempati duyulan takım olamadılar, hiçbir zaman hayranlık uyandıracak bir futbol oynamadılar ama kazanan hep onlar oldu; bu kupa dışında. Onlar kaybedince bizim de kaybetmiş sayıldığımız 86 Dünya Kupası, "Tanrının Eli" hikayesi ile hatırlansa da, Beckenbauer yönetimindeki Almanya kadrosu herkes tarafından yakından tanınan oyunculardan kuruluydu. Finalde Rummenigge ve Völler'in golleri ile beraberliği yakalasalar da, Burruchaga'nın 83'deki golüne engel olamayıp kupayı kaybettiler.

goal.com

Brezilya 5. Hafta.. Bricci'nin seçtikleri


3 takım güven veriyor.
Santos hücumcularıyla formun zirvesinde. Zor gol yiyen Sao Paulo form tuttu. Botafogo’da golcülerin cezası bitti. 3 takımın galibiyeti çok değerlidir.

266 AVAİ-VİTORİA (02) 1.96
Avai Gremio karşısında çok fazla pozisyon bulamayarak yenildi. Vitoria ise 10 kişi kalmasına rağmen Atletico MG'yi yenmeyi başardı. Deplasmanlarda sahasındaki kadar güven veren bir ekip değil. Bu yüzden galibiyetine oynamak mantıklı olmayacaktır. Ev sahibi moralsiz ama sahasında iyi oynuyor. Kuşkusuz seyircisi önünde kazanması normal sonuçtur. Fakat 1.45 gibi düşük oranı hak edecek kadar da güçlü bir ekip değil. Oranlar bana göre dengesiz açılmış. Karşılaşmadan beraberlik çıkabilir. Olası konuk ekip galibiyetini de dikkate alarak 02 çifte şans bana daha akılcı geliyor.

267 FLAMENGO-GREMİO (2) 3.75
Fluminense karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Flamengo'da Fernando Gomes cezalı. Adriano büyük iftimal yine oynamayacak. Gremio Avai'yi güzel ve akılcı oyunuyla 3-0 yenerek ilk galibiyetini aldı. Rakibine çok fazla pozisyonda vermedi. Ev sahibinde bir düşüş söz konusu, Wagner Love yetersiz kalıyor. Maracana stadında konuk ekip bir sürprize imza atabilir.

268 PALMEIRAS-PRUDENTE (ÜST) 1.50
Palmeiras Sao Paulo ile oynadığı derbi maçında 1 penaltıyı gole çeviremeyince 1-0 yenilmekten kurtulamadı. Çok fazla pozisyonda bulamadı. Prudente ise Corinthians ile sahasında berabere kaldı. Acemice goller yenmese puan kaybı yaşanmazdı. Yavaş yavaş yeni kadroları birbirine alışıyor ama galibiyet isteyen ve uzaktan şutlarla gol arayacak rakipleri karşısında ne kadar varlık gösterebilecekler tartışılır. Kimin kazanacağını tahmin etmek zor ama karşılaşmada en az 3 gol çıkacaktır.

Palmeiras
* Orta sahadan Pierre ve Marcos Assunção'nun cezası bitti, oynayacak.
* Defanstan Léo sakat, orta sahadan Edinho cezalı, kanat oyuncusu Pablo Armero Kolombiya milli takımında.
* Hücumcu Cleiton Xavier Sao Paulo maçında sakatlanıp çıkmıştı, oynaması bekleniyor.

333 ATLETICO MG-FLUMINENSE (ÜST) 1.55 / (TGS: 4-6) 2.55
Atletico MG Vitoria deplasmanında açık oynadı, baskın taraftı, iyilerdi ama 4-3 yenildiler. Fluminense ise derbide Flamengo'yu yenmenin moraliyle çıkıyor. Baskın oynadığı karşılaşmada bir çok pozisyonuda değerlendirememişti. Gol atan Rodriguinho, Dario Conca yanında Fred'in performansları göz doldurdu. İki takımın rahat gol bulacağını düşündüğümden üst çok sağlam tercih olarak karşımızda duruyor. 2.55 orandan 4-6 gol sistem kuponlarında denenebilir.

334 CORİNTHİANS-SANTOS (2) 2.90
Corinthians hala lider ama bu derbide işleri kolay gözükmüyor. Ronaldo sakat denildi maçlara çıkarılmadı, muhtemelen bu maça saklandı ve oynatılacaktır. Santos ise yeni genç yıldızlarıyla harikalar yaratıyor. Guarani'yi 3-1 yendikleri maçta 2. yarı neredeyse tek kale oynadılar. Bu karşılaşmada farklı olmayacaktır. Neymar, Andre ve Ganso'yu tutmak neredeyse imkansız. Maçın derbi olması ekstra motive edecek sahadan çok rahat galibiyetle ayrılacaklardır.

335 GUARANİ-SAO PAULO (2) 1.85 0/2 4.50
Guarani'nin kötü oynamıyor ama Santos'a 3-1 yenilmesi normaldi. Sao Paulo bir sitikrar yakaladı ve kendisine oynayanları yanıltmıyor. Güçlü defanslar var ve oyun tarzıda buna göre şekilleniyor. Gol bulurlarsa orta sahada topları öldürerek uygun zamanda gol arıyorlar. Çok fazla gol atayım dertleri yok. Ev sahibide rakibinin gücünü bilerek çok fazla risk almayacaktır. İlk yarının berabere bitme olasılığı çok fazla. Yüksek oran için "İY/MS: 0/2" oynanabilir.

341 A. GOİANİENSE-GOİAS (1) 2.40 / (0/1) 5.50
Atletico Goianiense defans yaparak puan almaya bakıyor. 2. yarı bulacağı golle galibiyet hedefliyor. Goias zaten formsuz, bir süre lehine bahis yapmak kaybettirebilir. Ev sahibinin galibiyetine açılan oran gayet cazip. Denemek gerekir. Daha yüksek oranı 0/1 de aramak gerekir.

342 BOTAFOGO-VASCO (1) 1.80
Botafogo forvetlerinden yoksun çıktığı Cruzeiro karşısında ezik oynamadı. 1-0 yenildi ama birde penaltı kaçırdı. Golcüler Abreu Uruguay milli takımında ama Arjantin'li Herrera ve diğer genç yetenek Caio'nun cezası bitti, oynayacaklar. Vasco'da son maçlarında atak bir görüntü çizdi. Fakat rakibinin defansını aşmaları o kadar kolay olmayacak. Üstelik aynı şekilde oynarsa dezavantajlarına bile olabilir. Ev sahibinden bu sene üst sıralara yükselmesini bekliyor ve seyircisi önünde 3 puanı rahat alacağını düşünüyorum. Açılan oran tatmin edici.

Botafogo
Jefferson; Fahel, Antônio Carlos e Fábio Ferreira; Alessandro, Leandro Guerreiro, Túlio Souza, Lucio Flavio e Somália; Caio e Herrera.

343 CEARA-CRUZEİRO (1) 2.40
Ceara benim beğenerek izlediğim takımlar arasında. Cruzeiro muhteşem hücum gücüne rağmen sahaya skoru yansıtamıyor. Libertadores'den elenmesi moral bozukluğu yarattı yine defansında açıklar verebiliyor. Kendine güveni gitmiş durumda. Bir şeyler takımı sarsmalı. Ev sahibi rakibinin olumsuz durumundan yararlanarak sahadan galibiyetle ayrılacaktır.

Ceara
Diego; Oziel; Fabrício, Anderson e Ernandes; Michel, Heleno, João Marcos e Geraldo; Misael e Wellington Amorim
* Orta sahadan Heleno'nun cezası bitti, oynayacak.
* Forvet Washington sakat, oynaması zor görünüyor. Yerinebüyük ihtimalle Wellington Amorim oynayacak.
* Defanstan Diogo sakatlandı, 20 gün oynayamayacak.

BREZİLYA SERİ B
Ev sahipleri güven veriyor.

210 ASA-CORİTİBA (1) 2.40
Ligin yeni ekiplerinden ASA son 2 maçtır şaha kalktı. Güçlü Recife ve Ipatinga'yı yenmeyi başardılar. Coritiba ise rakibi Brasiliense'de eksiklerden yararlanarak sahadan galibiyetle ayrıldı. Tecrübeli teknik direktör Ney Franco bu sene ilk 4'e gireceklerinden emin açıklamalar yapıyor. Fakat bu deplasmanda puan almaları oldukça zor. Ev sahibi kazanacaktır.

ASA
Paulo Musse; Marcos Tamandaré, Plínio, Edson Veneno e Magal; Claudiney Rincon, Audálio, Didira, Cleiton e Ciel; Nena (Júnior Viçosa).
Técnico: Vica.
* Takımda önemli bir eksiklik yok.

Coritiba
Edson Bastos, Jéci, Demerson e Lucas Mendes; Angelo, Leandro Donizete, Marcos Paulo, Rafinha e Triguinho; Dudu e Jefferson.
Técnico: Ney Franco
* Orta sahadan Leandro Donizete'nin cezası bitti, oynayacak.

211 NAUTİCO-AMERİCA NATAL (1) 1.25
Nautico'da bu sene Seri A'ya çıkaması beklenen takımlardan. Hedeflerine uygun olarak yenilmediler ve 10 puan topladılar. America Natal ligin düşmemeye oynayan ekiplerinden olacak. Ev sahibi sahasında rahat bir galibiyet alacaktır.

Nautico
Rodrigo Carvalho (Glédson); César Prates, Walter, Vinicius e Zé Carlos; Élton, Ramirez (Rodrigo Pontes) e Carlinhos Bala; Bruno Meneghel, Evando e Geílson.
Técnico: Alexandre Gallo
* Kaleci Rodrigo Carvalho , Glédson yerine oynayabilir.
* Orta sahadan Márcio Tinga sakat yerine Ramirez veya Rodrigo Pontes oynayacak. Teknik direktör Alexandre Gallo sakatlıkların takımı etkilemeyeceğini söyledi.

America RN
Fabiano; Thoni, Robson, Edson Rocha e Tarracha; Elielton, Rodrigo Dantas, Juninho e Saulo; Flávio Recife e Adriano Magrão.
Técnico: Gilmar Iser
* Teknik direktör Gilmar Iser baskılara direniyor ve görevde kalacağını açıkladı. Takımdan memnun olduğu söyledi.
- Orta sahadan Jackson cezalı.
- Forvet Ronny'nin cezası bitti.

212 PARANA-VİLA NOVA (1) 1.35
Caxias deplasmanında Parana çok rahat kazandı. Forvet Marcelo Toscano'nun 3 gol bulduğu karşılaşmada neredeyse tek kale oynadılar. Villa Nova'da ligin zayıf ekiplerinden. Seri A'yı isteyen Parana karşısında puan almaları mucize olur.

Paraná
Juninho; Irineu, Luis Henrique e Alessandro; André Luís, Chicão, João Paulo, Wanderson e Gilson; Leandro Bocão e Marcelo Toscano.
Técnico: Marcelo Oliveira
* İdeal kadrosuyla sahada olacak.

Vila Nova-GO
Max; Marx, Vitor e Régis; Dida, Claudinho Baiano, Nunes, Joãozinho e Osmar; Gil e Bruno Cazarine (Max Santos).
Técnico: Zé Roberto (interino)
* Villa Nova teknik direktör değiştiriyor. Takımın başına Heriberto da Cunha getirilecek.
Çalıştırdığı takımlar;
Inter de Limeira, CSA-AL, Sport, Atlético Paranaense, Náutico, Portuguesa, Gama-DF, América-RN, Figueirense, América-SP, Ceará, Fortaleza, ABC-RN, Brasiliense e Itumbiara-GO.
* Orta sshadan Gavião sakat, defanstan Júnior Paulista ve kanat oyuncusul Anderson Melo cezalı.

Portuguesa
Andrey; Maurício, Thiago Gomes e Preto Costa; Paulo Cesar, Acleisson, Ademir Sopa, Athirson e Fabrício; Héverton e Kempes.
Técnico: Vadão.
* Tam kadro sahada olacaklar.

Bragantino
Gilvan; Murilo, André Astorga e Everaldo; Bruno Peres, Emerson, Danilo Bueno, Lúcio e Esquerdinha; Léo Jaime e Alex Afonso.
Técnico: Marcelo Veiga.
* Orta sahadan Francis cezalı.
* Orta sahadan Gláuber, forvet Luis Ricardo sakat.
* Orta sahadan Marco Antonio ve Guigov antremanda sakatlandı.

260 BAHİA-RECİFE (1) 1.85
Recife'de işler yolunda gitmiyor. 4 maçtan yalnızca 1 puan almaları takımdaki huzursuzluğu iyice arttırdı. İstifalar gelebilir. Zaten taraftarın büyük bir baskısı var. Bahia'da Forvet Rodrigo Gral formunun zirvesinde ve harikalar yaratıyor. Orta sahadan Leandro'nun cezası bitti, oynayacak. Oturmuş kadrolarıyla sorunlu rakiplerini rahat yenmelerini bekliyorum.

Recife
* Takım adeta yeniden inşa ediliyor.
-Teknik direktörlüğe Palmeiras'dan ayrılan Antônio Carlos getirildi.
- Defantsan Dirley, sağ bek Júlio Cesar ve hücumcu Ricardinho takımla ilişikileri kesilen oyuncular.
- Santos, Atletico MG ve Internacional'de forma giyen forvet Kléber Pereira transfer edildi.
* Şimdi değil ama takım oturana kadar bekleyip, 1-2 maç sonra sürekli galibiyetine oynanacak takım olacak.

272 AMERİCA MİNEİRO-İPATİNGA (1) 1.85
Sorunlu takımlardan biride Ipatinga. Teknik direktörün değiştirilmesi için taraftardan çok büyük bir baskı var. Kovulması en meselesidir. Henüz yelmeyen America Minerio ise bu sene iddialı ekiplerden. Puan bile alamamış, sorunlarla boğuşan rakiplerine sahalarında puan kaptırmazlar.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

ANADOLU DEVRİMİ: ŞAMPİYON BURSASPOR

TÜRK FUTBOLUNDA BURSASPOR DEVRİMİ

Ve şampiyon Bursaspor... Bursaspor tarih yazdı, Bursaspor devrim yaptı. Fenerbahçe'nin Trabzonspor ile Kadıköy'de 1-1 berabere kalmasıyla Beşiktaş 2-1 yenen Bursaspor şampiyon olarak İstanbul'un hegamonyasına son vererek adeta devrim yaptı.


.
"Burası Bursa, taraftar Teksas/rengini sorsan yeşil ve beyaz../ karşı koyamaz kimse kafa tutamaz/Bursa'nın tahtına göz koyulamaz!"..



BUGÜNLERİ DE GÖRDÜK....

Bursa'ya gelirken güzel bir maç izlemek niyetindeydim. Timsahların ikinci olan oyuncularını bağırlarına basacağını görmek güzel olacaktı. Hatta iki kuple alkış fiili olarak ben de patlatacaktım. Anladığınız üzere Bursaspor'un şampiyon olacağını düşünmüyordum. Mucizenin de mucizesi bir şampiyonluk bu. Çok şey yazmak istememe rağmen hem Bursaspor'u hem Fenerbahçe'yi kutlayarak kısa kesiyorum. Şampiyon zaferini, ikinci acısını yaşasın.

9. dakikada Kadıköy'den gelen sahte gol haberi Bursa'yı karıştırdı. Atatürk Stadı'nı bilenler için söylüyorum basın tribünüyle taraftarlar sanki bir aradadır. "Gol mü?" soruları arasında haberin fevkaledenin 'feyk'inde olduğu ortaya çıktı. Bir dönem bizimle idmanlara çıkan NTV Spor'dan Onur Erdem'in kulağına eğildim "Adettendir böyle kandırmaca muhabbetlerinde diğer rakip atar" dedim. Güiza da haksız çıkarmadı beni! Gecenin esprisini yine bir NTV'ci Irmak Kazuk yaptı: "Malaga atmış Real'e, acaba ona mı sevindiler?"

Bursa'da herşey diğer maça endeksli olduğu için futbolcular sürekli "kaç kaç" modundaydı. Bizlerin de modu farklı değildi. Bir pozisyonda Bekir Ozan Has'la göz göze geldiğimi sanıp elimle '1-0' yapacaktım neredeyse!!! Sonra Kadıköy'den taze haber geldi. Beşiktaş'ın cılız atakları bile yürekleri ağızlara getirirken unutulan Timsahların gole ihtiyacı olduğuydu. Bu durumu hatırlayan Batalla oldu. 32'de Beşiktaş defansının hatasından yararlanan Sercan Yıldırım topu içerideki Arjantinli arkadaşına verdi. Batalla takımını yeniden liderliğe taşıdı: 1-0. Devre bitmeye yakın, eski bir Beşiktaşlı neredeyse Ümraniye'den kovalanarak Kartal kariyeri biten Ali Tandoğan sağdan kesti. Sercan'dan önce araya giren İbrahim Toraman kendi kalesini vurdu: 2-0.


İkinci yarının oynanması lüzumsuzdu. Skorbordu Kadıköy'e bağlayıp hep beraber Fenerbahçe- Trabzonspor'u izlesek daha güzel olurdu! Beşiktaşlı futolcular da erkenden eve döner tatile çıkarlardı. 52. dakika için sözümü geri almam gerekebilir. Sercan iki Beşiktaşlı'nın önünden geçirdiği kesme ortasıyla topu Batalla'nın kafasına koydu. Arjantinli uçarak vurdu top dışarı çıktı. Bu dakikadan sonra radyodan diğer maçı dinleyenlerin surat ifadelerine odaklandığımdan maçı izlemedim itiraf ediyorum. 'Eyvah sesiyle sahaya' döndüğümde Necip şık çalımlarla içeri girdi sert ortasını Uğur İnceman tamamladı: 2-1. Bu gol tarihin akışını değiştirmezken futbolumuzun 'Beşinci Büyük'ü oldu.

Şike notu: Devlet bakanları, başkanlar, spor yorumcuları 'Fener kaleci satın alıyor' imalarından (çok sevdikleri tabirle, delikanlı gibi değil üstü kapalı nedense) biraz utanın. Bir deli hatta zır deli çıksa "Toraman maçı satmış. Bursa'nın şampiyonluğu temiz değil" dese ne cevap vereceksiniz? Biraz düşün yakamızdan. Başkalarının onurunu, gururunu kırmayın...

Dedikodu notu: Alize restorantta Sercan Yıldırım'ın babasının yakın bir dostu telefondaki arkadaşına "Sercan'ı n.. alırsınız. Satarlarsa babasını da mahalleden atarız!" diye bir demeç verdi.

Sevmiyorum notu: Şu Kurtlar Vadisi müziğini sevmiyorum. Müziğin bitmesine yakın açık tribünün üstünün karışması tesadüf mü?
Pankart notu: Bursaspor'un 'sosyal güvenlik haftası / 10-16 Mayıs' pankartını anlayamadım. "Üç-dört saatiniz kaldı gidin kutlayın" mı demek istediler acaba? (Bener Onar)

15 Mayıs 2010 Cumartesi

İngiltere'nin başkenti Chelsea, kralı Drogba...


İngiltere F.A. Cup finalinde Premier Lig şampiyonu Chelsea ile ligden düşen Portsmouth, Wembley’de karşılaştı.Gol pozisyonlarıyla ve kaçan 2 penaltı ile büyük bir heyecana sahne olan karşılaşmayı Chelsea, Fildişi Sahilli yıldızı Didier Drogba’nın kaydettiği tek golle kazanarak F.A. Cup’ı 6. kez müzesine götürdü.

Bayern duble yaptı

Bundesliga Şampiyonu Bayern Münih, Almanya Kupası finalinde Werder Bremen'i 4-0 gibi farklı bir skorla devirerek, hem Almanya'da sezonu iki kupayla tamamladı hem de Inter'le oynayacağı Şampiyonlar Ligi finali öncesi moral depoladı. Bayern Münih'in golleri 35. dakikada penaltıdan Arjen Robben, 52'de Ivica Olic, 63'te Franck Ribery ve 83'te Bastian Schweinsteiger'den geldi.

17 futbolcu 'ilk şampiyonluk' peşinde


Trabzonspor maçının ardından 18. şampiyonluğuna ulaşmayı hedefleyen Fenerbahçe'nin A takım kadrosunda yer alan 26 futbolcudan 17'si Sarı-Lacivertli formayla ipi göğüsleyemedi. Takımda şampiyonluk sevinci yaşayan en kıdemli isim ise dört kez bu mutluluğu tadan 'nöbetçi golcü' Semih Şentürk

Son dört şampiyonluğu yaşayanlar
2000-2001: Semih 2003-2004: Semih, Selçuk, V. Demirel 2004-2005: Semih, Selçuk, V. Demirel, Alex, Deniz, Önder 2006-2007: Semih, Selçuk, V. Demirel, Alex, Deniz, Önder, Deivid, Lugano, Uğur.

Şampiyon olamayanlar
M. Topuz, A. Santos, Bekir, Cristian, Bilica, Özer,
G. Ünal, A. Bilgin, Güiza, E. Belözoğlu, Vederson,
G. Gönül, V. Babacan, Mert, Furkan, Gökay ve Okan.

Fenerbahçe’nın lig tarihindeki 18. şampiyonulğu kucaklamasına sadece 90 dakika kaldı. Sarı-Lacivertli ekip, bugün saat 20.00’de başlayacak maç sonrası Trabzonspor’u mağlup ederse ‘mutlu son’a ulaşacak. Saracoğlu’ndaki bu önemli randevu öncesinde takımdaki 17 futbolcuyu ‘ilk şampiyonluk’ heyecanı sardı. Şampiyonluk durumunda, A takım kadrosunda bulunan 26 futbolcudan 17’si, ilk kez bu sevinci yaşayacak. Fenerbahçe’nin bu sezon kadrosuna kattığı Mehmet Topuz, Andre Santos, Bekir, Cristian, Bilica, Özer ve Gökhan Ünal’ın yanı sıra Ali Bilgin, Güiza, Emre, Vederson, Gökhan Gönül, kaleciler Volkan Babacan, Mert, genç futbolcular Furkan, Gökay ve Okan, Fenerbahçe formasıyla ilk kez A takımda şampiyonluğa tanık olacak.

Sarı-Lacivertli formayla dört şampiyonluk yaşayan Semih Şentürk, takımda bu alandaki en kıdemli futbolcu. 10 sezondur çubuklu formayı giyen Semih, 2000-2001, 2003-2004, 2004-2005 ve 2006-2007 sezonlarında elde edilen şampiyonlukları yaşadı. Kanarya’da Volkan Demirel ve Selçuk üçer, kaptan Alex, Deniz ve Önder ikişer, Deivid, Lugano ve Uğur da birer kez şampiyonluk heyecanına tanık oldu. İki sezon önce İngiliz Newcastle United takımından transfer edilen Emre Belözoğlu ise Galatasaray formasıyla dört şampiyonluk yaşamıştı.

Bursa’nın geliri de Fener’e


Fenerbahçe’nin şampiyon olması durumunda ligi ikinci sırada tamamlayacak Bursaspor, ön eleme maçları oynayarak Şampiyonlar Ligi’ne girmeye çalışacak. Yeşil-Beyazlıların Devler Ligi’ne katılamaması durumunda, Bursaspor için ayrılan yayın geliri de Sarı-Lacivertlilere verilecek.

Bu sezon Ziraat Türkiye Kupası’nda final oynayarak ikinci olan Kanarya, kupadaki performansı ve ikincilik primi olarak 4.2 milyon liraya yakın bir gelir sağlamıştı. Sarı-Lacivertli ekibin Trabzonspor maçı için kombine biletlerin haricinde sattığı biletlerden ve Fenerium mağazalarında artması beklenen ürün satışından gelecek gelirler de kazancı büyük oranda artıracak.

Vizyonlar da uyuyor...


UEFA, Türkiye'nin de aday olduğu EURO 2016 organizasyonu için bir ön rapor yayımladı. Üç aday ülke Türkiye, İtalya ve Fransa ile ilgili raporda Türkiye için 'Vizyonu 'Avrupa Şampiyonası vizyonu'yla örtüşüyor' denildi

Türkiye’nin EURO 2016’yı düzenlemek için Fransa ve İtalya’yla girdiği kıyasıya yarışın sonu yaklaşıyor. 28 Mayıs’taki oylama öncesi Türk futbolunu ileriye taşıyacak bir proje olarak görülen EURO 2016 adaylığı hakkında UEFA, aday ülkelerin hazırladığı tekliflerle ilgili dün bir ön rapor yayımladı. Teklifler her yönüyle incelenirken Türkiye’nin vizyonunun ‘Avrupa Şampiyonası vizyonu’yla açık bir şekilde örtüştüğü belirtildi.

UEFA’nın raporunda, turnuvanın Avrupa kıtasının bu kısmında (Türkiye) düzenlenmesinin, Avrupa ve Mistik Doğu arasında köprü oluşturmak açısından emsalsiz olacağı ve taraftarlara çok güzel bir deneyim yaşatacağından bahsedilerek, Türkiye’nin en önemli artılarının, Türk futbolunu geliştirmek, futbol ortamını daha iyi hale getirmek istemesi ve taraftarlara yeni bir tecrübe yaşatabilecek olması olarak belirtildi.

Türkiye’nin dosyasıyla ilgili raporda yer alan değerlendirmelerden bazı satırbaşları şu şekilde oldu:

Sosyal sorumluluk ve çevre: Yabancı taraftarların en iyi şekilde ağırlanması, ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı kampanyaların yürütülmesinin Türkiye açısından yararlı olacağı belirtildi.

Politik ve ekonomik yönler: Çok önemli ekonomik gelişmeler planlanmakta. Bunların birçoğu şart. Ancak hem hükümetin hem de parlamentoda yer alan tüm partilerin şampiyonaya destek vermesi, bu konudaki soru işaretlerini kafalardan silmekte.

Yasal konular: Bunlar EURO 2016 ’yı gerçekleştirmek açısından sorun teşkil etmemektedir. Şu andaki mevzuat UEFA’nın taleplerini tam olarak karşılamasa da, alınan teminatlar ve Başbakan’ın bu konuda verdiği koşulsuz destek tatmin edici.

Stadyumlar: Türkiye’de stadyumlarla ilgili hazırlanan proje son derece profesyonel ve yüksek standartta. Bu bölüm UEFA ’nın bütün taleplerini karşılıyor.

Ulaşım: 2016 için vaat edilen yatırımın yüzde 40’ı bile kara ulaşımı ihtiyacını karşılar Ankara Esenboğa ve İzmir Havaalanı ise kapasite talebine yeterli olamayabilir.

Konaklama ve idman sahaları: İstanbul, Antalya, Ankara, İzmir ve Bursa’nın kapasitesi yeterli ancak Eskişehir, Kayseri ve Konya tam sınırda.

Teknoloji: Bazı iyileştirmelerin yapılmasıyla risk ortadan kalkacaktır.
Uluslararası yayın merkezi: Henüz 2009 ’da tamamlanan bu merkezin lokasyonu da kente yakın olması nedeniyle son derece uygundur.

Taraftar alanları: Konseptin son derece işyi anlaşıldığı belirtilirken bazı alanların konuklara sıra dışı bir deneyim yaşatacağı ifade edildi.

Güvenlik: Yapılan risk analizinde Türkiye ’nin dosyasında bulunan teminatların UEFA ’nın beklentileriyle örtüştüğü görülmüş.

Tanıtımlar: Reklam yasaları nedeniyle, düzenlenecek aktivitelerin nasıl organize edileceği hakkında net bir tutum gösterilmesi bekleniyor.

Finans: UEFA bilet fiyatlarının EURO 2008’deki gibi olduğunu belirtirken, 3. Kategori biletlerin ucuzluğuna dikkat çekiyor.
Türkiye dosyasının galip gelip gelemeyeceği ise 28 Mayıs’ta İsviçre’nin Nyon kentindeki oylama sonucu belli olacak.

En güzel 100. yıl bizim 100. yıl

Bugün (15 Mayıs), St. Pauli’nin gayriresmî marşı olan AC/DC parçası ‘Hell’s Bells’ , kulübün 100. yaşı şerefine gümbürdeyecek. Tekrar Bundesliga’ya yükselen St. Pauli’nin muhalif geleneğinden geriye ne kaldığı tartışılıyor.

St. Pauli, 100. yaş gününü FC United of Manchester’la oynayarak kutluyor. Hani şu, Man. United’larının ABD’li zengin Glazer tarafından satın alınmasına ve futbolun baştan aşağı ‘para işi’ haline gelmesine tepki gösteren taraftarların kurduğu, 7. kümede 5 bin seyirci ortalamasıyla oynayan kulüp. Endüstriyel futbola ve ırkçılığa karşı tutumlarında, St. Pauli’yle ortaklar.

Yine bugün, St. Pauli’nin 2004’ten beri düzenlediği ırkçılık karşıtı taraftar turnuvasının finali var.
Kutlamalar, salıya Celtic maçıyla devam edecek. 1995’te yaptıkları dostluk maçından beri, iki kulübün taraftarları pek sevişiyor. Bazıları için bu muhabbet politik yakınlığa dayanıyor, çoğunluk için ise futbol neşesinde ortaklığa, beraber içip eğlenmeyi sevmelerine... 23’ünde bir mahallede St. Pauli köyü kurulacak, faaliyet gösterilen 17 branşta, herkesin katılımına açık bir spor şenliği yapılacak. Son nokta: 29 Mayıs’ta, kulübün taraftarı olan müzisyen ve grupların (ki sıkı bir listedir) konseri.
2. Ligde ikinci sırayı alarak beşinci kez Bundesliga’ya yükselen St. Pauli, malûm, endüstrileşmeye, ırkçılığa, homofobiye karşı tutumuyla ve stadında yarattığı neşeli ortamla, basbayağı dünya çapında şöhrete sahip. Yine malûm, (6 Ocak 2009’ta yazmıştım, Çarşamba da Taraf’ta Fikret Doğan gündeme getirdi) bu şöhretin artık bir pazarlama nesnesine dönüştüğü tartışılıyor. 2003’te iflastan kurtulmalarını sağlayan muazzam seferberlik esnasında, ‘McDonald’s’dan bile sponsorluk almaya razı olmaları üzerine başlamıştı bu tartışma. O zaman pazarlama haklarını 30 yıllığına verdikleri firma, St. Pauli imajını pazarlamayı iyice ileri götürdü. Envai çeşit St. Pauli ‘ürünü’ ortalığı kapladı, sırıtan kuru kafalı meşhur taraftar arması şirinlik muskası olarak her köşede boy gösteriyor.
İşgal evleri ve ‘batakhanelerin’ damgasını vurduğu yoksul bölgede uygulanan mutenalaştırma politikaları semtin profilini değiştirirken, tribünlerin profili de değişiyor. Artık efsanevi Millerntor stadında da localar, pahalı biletler var. 2008’de Küba milli takımıyla oynanan bir maçla açılan Güney kale arkası tribününde konuşlanan Ultra’lar, yeni seyirci profilinin apolitikleşmesinden, tüketiciye-müşteriye dönüşmesinden rahatsızlar. Diğer taraftan Ultra’ları nostaljik bir solculukla ahkâm kesmekle, kendilerini tribünün efendisi saymakla, hatta zorbalığa meyletmekle suçlayanlar var. Bütün bunlar taraftar forumlarında hararetle tartışılıyor, yani canlı, diri, sorgulayan bir ‘kamuoyu’ var St. Pauli’nin.
En azından buna bakarak, Fikret Doğan kıymetlimiz kadar gaddar olamıyor, geriye kalanın St. Pauli’nin zombisinden ibaret olduğunu söyleyemiyorum. Kahverengi-Beyaz’ın kült şahsiyetlerinden, 11 yıl oynadığı kulüpte başkan yardımcılığının ardından üç buçuk yıldır teknik direktörlüğü üstlenen Holger Stanislawski: “Piyasaya uymaya mecburuz ama ruhumuzu satmayız” diyor. Piyasanın karşı konulmaz icapları ile ‘gelenek’ arasında bir orta yol bulmaya, ‘duyarlılıkları’ korumaya çabalıyorlar.

Misal, kapasitesi 27 bin kişiye çıkarılacak olan stadda 15 bin kişilik yerin ayakta maç izleyeceklere ayrılması gibi. Müzik yayınının ve anonsların taraftarın rolünü çalmamasına özen göstermek gibi. Kabul, St. Pauli, FC United of Manchester kadar ‘radikal’ değil, ama hiç değilse bir ‘dert’ var orada. Hem ne de olsa eski göz ağrısıdır. Nice yaşlara... (Tanıl Bora, Radikal)

'Alemin kralı' gidiyor...


‘Sezon biter skandallar bitmez.’ Şampiyonluk parolasıyla başladığı sezonda Galatasaray’ın payına bu cümle düştü. Ligin devre arasında İngiltere Premier Ligi takımlarından Manchester City’den büyük umutlarla transfer edilen Brezilyalı golcü Joao Alves de Assis Silva, dün ligde oynanacak olan son maçı, Gençlerbirliği randevusunu beklemeden izinsiz olarak ülkesine gitti. 21 Ocak 2010’da Galatasaray Kulübü’nün resmi internet sitesinden transferi duyurulan Jo, camiada büyük bir heyecan yaratmış, Sarı-Kırmızılı taraftarlar Brezilyalı oyuncunun İstanbul’a gelişinde havalimanına giderek kendisine büyük bir ilgi ve sevgi gösterisinde bulunmuştu. Ayrıca spor basını, bu transferi ‘dahi’ olarak addettikleri Futbol Şubesi Başkanı Haldun Üstünel’in önemli başarılarından biri olarak değerlendirilmişti.

‘Kasap futbolcu’ların hedefiydi!
Sezon içerisinde istenilen performansı gösteremeyen, Antalyaspor’la oynanan ilk kupa maçında sakatlanmasıyla birlikte Başkan Adnan Polat’ın ‘Kasap futbolculara dikkat’ tartışmalarını başlatmasına vesile olan Jo, daha sonra spor basını ve taraftarlar tarafından evinde verdiği partiler dolayısıyla ‘Âlemci’ unvanını almıştı.
Süper Lig ve Ziraat Türkiye Kupası’nda toplam 15 maçta forma giyip üç gole imza atan Brezilyalı, yıl başında kiralık olarak forma giydiği Everton’dan da izinsiz olarak ülkesine gitmiş ve İngiliz ekibiyle bu gerekçeyle yollarını ayırmıştı.
Jo, ligde oynanan Diyarbakırspor maçında ikinci yarıda oyuna dahil olmuş ve topla buluştuğu her pozisyonda Galatasaray taraftarlarınca ıslıklanmıştı.

Bricci'nin seçtikleri.. Brezilya Seri A Pazar Maçlarına Bakış...

Sürpriz
310 SANTOS-CEARA 0/2 20.00
311 SAO PAULO-BOTAFOGO 2/2 7.00
316 ATLETİCO PR-GUARANİ 0/2 7.75
Oran: 1085

Sistem
308 GOİAS-INTERNACİONAL TGS: 0-1 3.45
309 GREMİO-CORİNTHİANS 0/1 4.75
311 SAO PAULO-BOTAFOGO İY: 2 4.00
316 ATLETİCO PR-GUARANİ TGS: 0-1 3.05
317 CRUZEİRO-AVAİ 2 4.60
3,4,5



ROTASYONLARA DİKKAT…

İnternacional, Sao Paulo, Cruzeiro Lşbertadores çeyrek finali, Gremio, Santos Brezilya Kupası Yarı finali maçlarına çıkacaklarından as oyuncular dinlendirilecek. Rakipleri için fırsat olabilir.

308 GOİAS-INTERNACİONAL TGS: 0-1 3.45
İnternacional Estudiantes'i 1-0 yendiği Libertadores kupası çeyrek final maçının rövanşına Arjantin'e Estudiantes karşısına çıkacak. Bu yüzden bu karşılaşmaya tamamen yedeklerle çıkacak. Goias bu sene iyi bir kadro kuramadığı gibi elindeki oyuncularıda kaybetti. Yerleri dolmadı. Guarani'ya 1-0 yenildiğinde tek tük atak geliştirebildi, güven veren bir oyunu yoktu. Kimin kazanacağına yönelmektense gol bahisleri daha mantıklı olacaktır. Kısır ortasaha mücadelesi bekleyebiliriz. 1.75 orandan "Alt" ideal bir tercih olacaktır. 3.45 oranla 0-1 gol denenebilir.

309 GREMİO-CORİNTHİANS 0/1 4.75
Gremio'nun hafta içi Santos ile Brezilya kupası yarı final rövanş maçı olduğundan Adilson (OS), Borges (F) ve Edilson (D) dinlendirilecek. Rakibi Corinthians bu sene formsuz ve iyi bir dönem geçirmiyor. Üstelik forvet Ronaldo sakat olduğu için forma giyemeyecek. 9 kişi kalan Atletico PR'yi bile zar zor yenebildiler. Ev sahibinin sahadan galibiyetle ayrılmasını bekliyorum. 1.95 lik oran tatmin edici. 4.75 orandan İY/MS: 0/1 denenebilir.

Gremio
Victor, Joílson, Rodrigo (Mário Fernandes), Rafael Marques e Bruno Collaço; Willian Magrão, Fábio Rochemback, Maylson e Leandro; Jonas e Bergson.

Corinthians
Felipe; Alessandro, Chicão, William e Roberto Carlos; Ralf, Elias e Jucilei (Bruno César); Dentinho, Souza e Jorge Henrique
* Ronaldo sakat.
* Defederico, Boquita ve Marcelo Mattos'da antremana katılmayan diğer isimler.

311 SAO PAULO-BOTAFOGO 2/2 7.00
Sao Paulo hafta içi Cruzeiro ile Libertadores çeyrek final rövanş maçı yapacağından yedek ağırlıklı kadroyla sahada olacak. Botafogo ise bu sene çok daha iyi bir kadro kurarak iddialı ekipler arasında olacak. Uruguya'lı Abreu ve Arjantin'li Herrera ile formsuz, sorunlu rakibleri karşısında iki devreyide önde kapatırlar. 4.00 orandan ilk yarı galibiyeti ve 7.00 orandan 2/2 denenmesi gerekir.

Sao Paulo
Rogério Ceni; Alex Silva, Renato Silva e André Luis; Wellington, Jean, Cléber Santana, Léo Lima e Jorge Wagner; Washington e Marcelinho Paraíba.

316 ATLETİCO PR-GUARANİ TGS: 0-1 3.05
Atletico PR'de kaleci Neto ve oyun kurucu, duran top ustası Paulo Baier Corinthinas maçında kırmız kart görünce cezalı duruma düştüler. Guarani ise Goias'ı 1-0 yenmeyi başardı. Deplasmanda kolay puan alamıyorlarken rakibinin eksikleri yinede kendilerini avantajlı hale getirdi. Karşılaşmada gol atma sorunu yaşanacaktır. Gol atanın kazanacağını düşündüğüm karşılaşmada 3.05 orandan 0-1 gol denenmesi tarftarayım.

317 CRUZEİRO-AVAİ 2 4.60
Cruzeiro'da oyuncu dinlendirecek ekiplerden. Zaten Jonathan (D) ve Kleber (F) sakatlar. Diğer golcü Thiago Ribeiro'da kadroda olmayacak. Gol atabilecek bir tek Wellington Paulista var. Kolektif oyun oynayan Avai'nin müsabakalara konsantre olduklarında sahadan galibiyetle ayrıldıklarına çokça tanık olmuştuk. Rakibinin eksiklerini göz önüne alınca sahadan galibiyetle ayrılması sürpriz olmayacaktır. 4.60 oran için risk almaya değer.

Cruzeiro
Fábio; Elicarlos, Leonardo Silva, Thiago Heleno (Gil) e Fernandinho; Fabinho, Marquinhos Paraná, Henrique e Gilberto; Wellington Paulista e Guerrón
* Jonathan (D) ve Kleber (F) sakatlar.

13 Mayıs 2010 Perşembe

"Aykut Kocaman F.Bahçe'ye hoca olsun!"



Fenerbahçe'nin efsane futbolcusu ve şimdilerde ünlü futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen Kanal D'de yayınlanan Beyaz Show'a bu hafta canlı bağlantı ile konuk oldu. Rıdvan Dilmen şovmen Beyazıt Öztürk'ün "Balkona çıksan ve üç şey dilesen ne olurdu? Fenerbahçe'ye hoca olmak istemez miydin?" sorusuna çarpıcı bir açıklama ile "Gönlümdeki teknik direktör Aykut Kocaman" dedi. Dilmen bu açıklama ile bu yıl bolca yapılan Christoph Daum - Aykut Kocaman tartışmaları ile birlikte Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'ye teknik direktörlüğü konusunda kendi görüşünü ilk defa bu kadar net bir biçimde dile getirdi. Rıdvan Dİlmen ve Beyazıt Öztürk'ün diyalogları da oldukça neşeliydi, işte o anlar...

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Mehmet Topal Valencia'da


Valencia ile uzun süren pazarlıklar sonucu anlaşma sağlandı. Galatasaray internet sitesinden resmi açıklamayı yaptı.

GALATASARAY KULÜBÜ'NDEN AÇIKLAMA
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: Profesyonel futbolcumuz Mehmet Topal'ın İspanya'nın Valencia takımımına transferi için taraflar arasında her türlü konuda anlaşma sağlanmıştır.

Mehmet Topal'ın Valencia'ya transferi yapılacak olan sağlık kontrolü sonrasında gerçekleşecektir.

Hintli usta Anand 'şah ve mat' dedi


Hintli Dünya Satranç Şampiyonu Viswanathan Anand, rakibi Bulgar Büyük Usta Veselin Topalov'u yenerek unvanını korudu.

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da yapılan Uluslararası Satranç Federasyonu (FIDE) Dünya Satranç Şampiyonası’nın 12. oyununda Topalov’u siyahlarla yenmeyi başaran Anand, unvanını korumasının yanı sıra 1 milyon 200 bin avroluk para ödülünü kazandı. Maçı kaybeden Topalov ise 800 bin avroluk para ödülünün sahibi oldu.

Maçın 12. oyununda beyazlarla oynayan Topalov’un 1.d4 hamlesini yapmasının ardından, Anand’ın daha önce uyguladığı Slav Savunması yerine, 2. hamlede e6 yapması üzerine oyun Kabul Edilmeyen Vezir Gambiti’ne dönüştü.

Oyunun 7. hamlesinde 7...Ae4 hamlesini tercih eden Anand’ın, eski dünya şampiyonlarından Emanuel Lasker tarafından geliştirildiği için Lasker Savunması adını alan bir savunma sistemini uyguladığı görüldü. Maçı yorumlayan İngiliz Büyük Usta Nigel Short, beyaza önemsiz bir avantaj veren bu savunma sisteminin maçın son karşılaşması için iyi bir tercih olduğunu söyledi.

Her iki tarafın da önemli bir avantaj elde edemediği açılış bölümünün ardından oyunda 27. hamleye gelindiğinde Short, siyahın geçici bir süre için biraz defansif bir konuma sürüklendiğini, ancak ’g’ piyonunu ileri sürmesinin ardından a8-h1 çaprazında sürekli bir zayıflık yaratarak bir karşı oyun elde edeceğini söyledi.

Tahtada oluşan, her iki taraf için de dengeli konum, 30. hamlede beyazın e4’teki piyonuna saldırarak a8 karesindeki filini canlandırmak isteyen Anand’ın yaptığı 30... f5 hamlesine, Topalov’un verdiği 31. exf5 karşılığıyla bir anda değişti.

Topalov’un f5’teki piyonu alması üzerine e piyonunu ilerleten Anand’ın bir anda a8’deki filini canlandırarak tüm aletlerini zayıf rakip şaha karşı yönelttiği görüldü. Analizler Topalov’un 31. exf5 yerine 31. Ad2 oynayarak oyunda eşitliği koruyabileceğini gösterdi.

Oyunun bundan sonrasında oyundaki tüm aletleriyle Topalov’un açıktaki şahına yönelik bir mat saldırısı başlatan Anand, Topalov’un mat saldırısını kesmek amacıyla umutsuzca yaptığı vezir fedasının ardından ulaşılan konumda oyunu rahatça kazanmasını bildi.

Anand-Topalov maçının 12. karşılaşmasının hamleleri şöyle oldu:
Topalov-Anand (Kabul Edilmeyen Vezir Gambiti, Lasker Savunması) 1.d4 d5 2. c4 e6 3. Af3 Af6 4. Ac3 Be7 5. Fg5 h6 6. Fh4 O-O 7. e3 Ae4 8. Fxe7 Vxe7 9. Kc1 c6 10. Fe2 Axc3 11. Kxc3 dxc4 12. Fxc4 Ad7 13. O-O b6 14. Fd3 c5 15. Fe4 Kb8 16. Vc2 Af6 17. dxc5 Axe4 18. Vxe4 bxc5 19. Vc2 Fb7 20. Ad2 Kfd8 21. f3 Fa6 22. Kf2 Kd7 23. g3 Kbd8 24. Şg2 Fd3 25. Vc1 Fa6 26. Ka3 Fb7 27. Ab3 Kc7 28. Aa5 Fa8 29. Ac4 e5 30. e4 f5 31. exf5 e4 32. fxe4 Vxe4 33. Şh3 Kd4 34. Ae3 Ve8 35. g4 h5 36. Şh4 g5 37. fxg6 Vxg6 38. Vf1 Kxg4 39. Şh3 Ke7 41. Af5 Şh7 42. Kg3 Kxg3 43. hxg3 Vg4 44. Şh2 Ke2 45. Şg1 Kg2 46. Vxg2 Fxg2 47. Şxg2 Ve2 48. Şh3 c4 49. a4 a5 50. Kf6 Şg8 51. Ah6 Şg7 52. Kb6 Ve4 53. Şh2 Şh7 54. Kd6 Ve5 55. Af7 Vxb2 56. Şh3 Vg7 0-1

9 Mayıs 2010 Pazar

Fenerbahçe 'kardeş' dinlemedi

Ankaragücü Asbaşkanı Ayhan Atalay ve Melih Gökçek'in açıklamalarıya son derece gergin bir ortamda oynanan Ankaragücü-Fenerbahçe maçında kazanan Kanarya oldu. Fenerbahçe sonuca Mehmet Topuz, Güiza ve Cristian'ın golleriyle gitti. Bursaspor'un 'kardeş' takımı Ankaragücü taraftaları maç boyu hakaret etti, sahaya taş ve kesici maddeler attı

BAĞIŞ ERTEN

Londra’dan bozma, daha çok İstanbul’un nemli, yaz yağmurlarını hatırlatan bir hava vardı Ankara’da. Hararet, sıcaklık var, ama sıkıntı ve kasvet de. Sonuçta işin tadını kaçıracak kadar komplo teorisi konuştuk ve artık kimse gözüyle gördüğüne tam olarak inanmıyor. Eğer tüm bu söylenenlere, masa başı liginin oyunu berbat etme girişimlerine inanıyorsak, daha doğrusu her şeyin ‘birileri’ tarafından ayarlandığını düşünüyorsak neden futbol seyrediyoruz ki? Neden koşuyor futbolcular? Neden taraftar boğazını yırtıyor? Kabul, bu ülkede her şey tıkır tıkır işlemiyor. Adaletinden askerine, siyasetinden hukukuna her alanda ‘birileri’ işlere karışıyor, pis koku yayıyorken 'Polyannacılık' oynamayalım. Ama ‘her şey bir yerlerden belirleniyor’ hipoteziyle 'birileri karanlık işler peşinde' arasında çok fark var. Şüpheler, ‘kabul edilebilir’ kıvama gelmeden dillendirildikçe paranoya kontrolden çıkıyor. Ve biz senaryolara prim verdikçe oyunun tadı tuzu kaçıyor. Bazen futbolun sadece futbol olarak kalmasına öyle çok ihtiyaç duyuyoruz ki...

NABIZ 23'TE YÜKSELDİ
2’de Hürriyet’in ayağı kaydı, eyvah dedim, neyse ki Alex vuramadı. İlk masabaşı tartışmasını savuşturmuş olduk böylece. 6’da Özer’in ceza sahasındaki düşüşüne ise yapacak bir şey yoktu. Fener kaybetseydi, şüphesiz öne çıkacaktı. Oysa futbol açısından bakıldığında şu açıktı: Fenerbahçe Saracoğlu anaforunu deplasmanda bir türlü kuramıyordu. Bunda Ankaragücü’nün, maç boyunca atağa pek niyetli gözükmemesi de etkiliydi. 16’da Vederson ortası Güiza kafası kayda düşülesiydi. Ama asıl olarak oyunun nabzını 23’te gelen korner golü yükseltti. Mehmet Topuz’un kafası ağlara giderken, Lugano topa dokunmayarak asist yapmayı başardı: 0-1. 27’de ilk defa gole niyetli geldi Ankaragücü. 30’da Rothen’in şutu Volkan sekince Rajnoch’un golü o kadar ofsayttı ki, masabaşı yine malzeme çıkaramadı. Devre sonunda oyundaki denge vardı ama skorbord bunu tekzip ediyordu.

İKİNCİ YARI GOLLE BAŞLADI
İkinci yarıya, daha dakika dolmadan Fenerbahçe golüyle başladık. Yine bir korner, bu sefer arka direkte Güiza vardı: 0-2. Bu gol tribünlerin tıpasını çıkardı ve masabaşı ligi alevlendi. Tezahüratlar bile ‘satış endeksine’ göre yapılıyordu. Oysa oyundaki asıl değişiklik Alex’i kenara alan Daum’dan gelmişti ama artık bunlara kimse bakmıyordu. Koskoca bir yarı artık angaryaya döndü. Gol yememeyi atmaktan daha iyi yapan Fenerbahçe için her şey yolundaydı. Bir de 67’de Cristian füze çıkarınca Kadıköy’de düğün bayram başladı: 0-3. O esnada Ankara Kalesi’nde herkes somurtuyordu ve öfke sahaya taşıyordu. Artık her şey son haftaya kaldı. Bakalım, masabaşı ligi o maçların da tadını kaçırmak için neler kaynatacak?

NOT: Bu ülke nin en kendine has taraftar gruplarından biri Ankaragüçlüler. 100 yıllık tarih boşa yazılmadı. Ama işte, bir şekilde sabıkaları eksik olmuyor. 12 Eylül takımı olmakla Gökçek ailesi sultasına sıkışmak arasında bir yol bulmalılar artık. Gecekondu’yla Maraton’un ayrı telden çalması bile bu sıkışmışlığın göstergesi. 70’lerin 'Bastııır Ankaragücü'süne, Ertan Adatepe ruhuna, Sabri Mermutlu’nun günlerine geri dönmenin bir yolunu bulamadıkça da işleri zor gibi. Hele de onca küfür kıyamet ve çirkinlikten kurtulmadıkça... (Bağış Erten, Radikal)

Şampiyon Chelsea


Premier Lig'de son haftaya 83 puanla lider giren Chelsea, sahasında hiçbir iddiası bulunmayan 15. sıradaki Wigan'ı ağırladı. Mavililer rakibini 8-0 gibi tarihi bir skorla yenerek şampiyonluğa ulaştı. Chelsea 1954-55, 2004-2005, ve 2005-2006 yılının ardından 4. kez mutlu sona ulaştı.

MANCHESTER KAZANDI AMA YETMEDİ
Chelsea'yle şampiyonluk mücadelesi veren Manchester United, sahasında Stoke City'i konuk etti. Daha 6. dakikada umutları sona eren Kırmızı Şeytanlar, Tuncay'ın takımı Stoke City'i 4-0 mağlup etti.

Manchester United'ın gollerini, 31. dakikada Fletcher, 38. dakikada Giggs, 54. dakikada Higginbotham kendi kalesine ve 83. dakikada Park attı.

ARSENAL ŞAMPİYONLAR LİGİ'NE DİREKT GİDİYOR
Premier Lig'de uzun süre şampiyonluk mücadelesi veren ancak üst üste yaşadığı sakatlıklar nedeniyle son haftalarda Chelsea ve Manchester United'ın gerisinde kalan Arsenal, sahasında Fulham'ı 4-0 yenerek ligi 3. sırada tamamladı. Kırmızı-beyazlılar bu sonuçla Şampiyonlar Ligi'ne direkt gitmeyi garantiledi.

Arsenal'in gollerini 21. dakikada Arshavin, 26. dakikada Van Persie, 38. Baird kendi kalesine ve 84. dakikada Vela kaydetti.

Deplasmanda Aston Villa'yla 0-0 berabere kalan Liverpool, UEFA Avrupa Ligi'ne gitmeyi garantiledi.

Sizce hangi tribün daha heyecan verici?

RIVER PLATE: LOS BORRACHOS DEL TABLON

SPARTAK MOSKOVA: FLINT'S CREW

SPORTING LİSBON: TORCIDA VERD

ST.PAULI: FANLADEN ST.PAULI

REAL MADRID: ULTRAS SUR

PARIS ST.GERMAIN: SUPRAS AUTEUIL

OLYMPIAKOS: GATE 7

MİLAN: FOSSA DEI LEON

MARSİLYA: B0LYA COMMANDO ULTRA84

LIVORNO: BRIGATE AUTONOME LIVORNESI

LIVERPOOL: KOP

HAJDUK SPLIT: TORCIDA

FLAMENGO: RACA RUBRO NEGRA

FIORENTINA: ONDA D'URTO

FEYENOORD: VAK

FC BASEL: FREAKS

CSKA SOFIA:SS FRONT

DİNAMO BÜKREŞ: NUOVA GUARDIA

BOCAJUNIORS: LA DOCE

BEŞİKTAŞ: ÇARŞI

BARCELONA: BOIXOS NOIS

ATLETICO MADRID: FRENTE ATLETICO

AS ROMA:_OPPOSTAFAZIONE

AEK ATHENS: ORIGINAL 21

Bir gün herkes değişir...


Böyle gelir ya bazen:)) Ne dinlesem iyi gelir diye düşünürsün? Bazen sıkılır, bazen bunalırsın, herşey anlamsız gelir... Öyle kal diyesin gelir, oysa çoktan kal gelmiştir!
Hep hayatta kal... Belki zor olacak, içini yakacak... keşke duysaydın, bilseydin diyesin gelir... Teoman ve Atiye çıkageldi işte böyle (gelir ya bazen)... Bir gün herkes değişir diye küt diye hatırlattılar... Ne güzel şarkısın sen böyle...: )

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Lehmann'dan sessiz veda


Alman futbolunun yetiştirdiği en önemli kalecilerden Jens Lehmann, 40 yaşında kariyerine son noktayı koydu. Lehmann, 22 yıllık kariyeri boyunca, başarılarıyla olduğu kadar tartışma yaratan hareketleri ve açıklamalarıyla da hatırlanacak.

Jens Lehmann, Oliver Kahn'ın gölgesinde kalsa da, Alman futbolunun yetiştirdiği en önemli kalecilerden biriydi. 22 yıllık uzun soluklu kariyeri boyunca, sürekli tartışmaların odak noktasında bulunan, sportif başarılarıyla olduğu kadar zaman zaman kontrolden çıkan kazanma hırsı ile de hafızalara kazınan Lehmann, fırtınalı futbol yaşamını, takımı Stuttgart'ın Hoffenheim ile oynadığı maçın ardından sessiz sedasız noktaladı.

40 yaşında yeşil sahalara veda eden Lehmann, Schalke ile bir kez UEFA Kupası Şampiyonluğu, Borussia Dortmund ile bir Bundeslıga Şampiyonluğu ve Arsenal ile de bir kez Premier Lig'de şampiyonluk sevinci yaşadı.

2006 Dünya Kupası öncesi “Ben Kahn'dan daha iyiyim” sözleriyle tartışma yaratan Lehmann, ülkesinde düzenlenen kupada milli takımın kalesini korudu. Çeyrek finalde Arjantin karşısında 2 penaltı vuruşunu kurtararak, rüştünü ispat etti. Lehmann, Şampiyonlar Ligi'nde kırmızı kart gören ilk kaleci olarak da tarihe geçti.

Deneyimli file bekçisinin, bir Şampiyonlar Ligi maçı sırasında, takımı ataktayken, kalesinin arkasında tuvalet ihtiyacını gidermesi de uzun süre unutulmayacak.