9 Mayıs 2010 Pazar

Fenerbahçe 'kardeş' dinlemedi

Ankaragücü Asbaşkanı Ayhan Atalay ve Melih Gökçek'in açıklamalarıya son derece gergin bir ortamda oynanan Ankaragücü-Fenerbahçe maçında kazanan Kanarya oldu. Fenerbahçe sonuca Mehmet Topuz, Güiza ve Cristian'ın golleriyle gitti. Bursaspor'un 'kardeş' takımı Ankaragücü taraftaları maç boyu hakaret etti, sahaya taş ve kesici maddeler attı

BAĞIŞ ERTEN

Londra’dan bozma, daha çok İstanbul’un nemli, yaz yağmurlarını hatırlatan bir hava vardı Ankara’da. Hararet, sıcaklık var, ama sıkıntı ve kasvet de. Sonuçta işin tadını kaçıracak kadar komplo teorisi konuştuk ve artık kimse gözüyle gördüğüne tam olarak inanmıyor. Eğer tüm bu söylenenlere, masa başı liginin oyunu berbat etme girişimlerine inanıyorsak, daha doğrusu her şeyin ‘birileri’ tarafından ayarlandığını düşünüyorsak neden futbol seyrediyoruz ki? Neden koşuyor futbolcular? Neden taraftar boğazını yırtıyor? Kabul, bu ülkede her şey tıkır tıkır işlemiyor. Adaletinden askerine, siyasetinden hukukuna her alanda ‘birileri’ işlere karışıyor, pis koku yayıyorken 'Polyannacılık' oynamayalım. Ama ‘her şey bir yerlerden belirleniyor’ hipoteziyle 'birileri karanlık işler peşinde' arasında çok fark var. Şüpheler, ‘kabul edilebilir’ kıvama gelmeden dillendirildikçe paranoya kontrolden çıkıyor. Ve biz senaryolara prim verdikçe oyunun tadı tuzu kaçıyor. Bazen futbolun sadece futbol olarak kalmasına öyle çok ihtiyaç duyuyoruz ki...

NABIZ 23'TE YÜKSELDİ
2’de Hürriyet’in ayağı kaydı, eyvah dedim, neyse ki Alex vuramadı. İlk masabaşı tartışmasını savuşturmuş olduk böylece. 6’da Özer’in ceza sahasındaki düşüşüne ise yapacak bir şey yoktu. Fener kaybetseydi, şüphesiz öne çıkacaktı. Oysa futbol açısından bakıldığında şu açıktı: Fenerbahçe Saracoğlu anaforunu deplasmanda bir türlü kuramıyordu. Bunda Ankaragücü’nün, maç boyunca atağa pek niyetli gözükmemesi de etkiliydi. 16’da Vederson ortası Güiza kafası kayda düşülesiydi. Ama asıl olarak oyunun nabzını 23’te gelen korner golü yükseltti. Mehmet Topuz’un kafası ağlara giderken, Lugano topa dokunmayarak asist yapmayı başardı: 0-1. 27’de ilk defa gole niyetli geldi Ankaragücü. 30’da Rothen’in şutu Volkan sekince Rajnoch’un golü o kadar ofsayttı ki, masabaşı yine malzeme çıkaramadı. Devre sonunda oyundaki denge vardı ama skorbord bunu tekzip ediyordu.

İKİNCİ YARI GOLLE BAŞLADI
İkinci yarıya, daha dakika dolmadan Fenerbahçe golüyle başladık. Yine bir korner, bu sefer arka direkte Güiza vardı: 0-2. Bu gol tribünlerin tıpasını çıkardı ve masabaşı ligi alevlendi. Tezahüratlar bile ‘satış endeksine’ göre yapılıyordu. Oysa oyundaki asıl değişiklik Alex’i kenara alan Daum’dan gelmişti ama artık bunlara kimse bakmıyordu. Koskoca bir yarı artık angaryaya döndü. Gol yememeyi atmaktan daha iyi yapan Fenerbahçe için her şey yolundaydı. Bir de 67’de Cristian füze çıkarınca Kadıköy’de düğün bayram başladı: 0-3. O esnada Ankara Kalesi’nde herkes somurtuyordu ve öfke sahaya taşıyordu. Artık her şey son haftaya kaldı. Bakalım, masabaşı ligi o maçların da tadını kaçırmak için neler kaynatacak?

NOT: Bu ülke nin en kendine has taraftar gruplarından biri Ankaragüçlüler. 100 yıllık tarih boşa yazılmadı. Ama işte, bir şekilde sabıkaları eksik olmuyor. 12 Eylül takımı olmakla Gökçek ailesi sultasına sıkışmak arasında bir yol bulmalılar artık. Gecekondu’yla Maraton’un ayrı telden çalması bile bu sıkışmışlığın göstergesi. 70’lerin 'Bastııır Ankaragücü'süne, Ertan Adatepe ruhuna, Sabri Mermutlu’nun günlerine geri dönmenin bir yolunu bulamadıkça da işleri zor gibi. Hele de onca küfür kıyamet ve çirkinlikten kurtulmadıkça... (Bağış Erten, Radikal)

Hiç yorum yok: