8 Mayıs 2010 Cumartesi

Aslan kendini ateşe attı...

Bu sezon son kez taraftarı önüne çıkan Galatasaray, Antalyaspor'a boyun eğerek lig üçüncülüğünü tehlikeye attı. Yalçın kendi kalesine attığı golle öne geçen Cim Bo, Tita ve oyuna girdikten sonra hemen gol atan Veysel'in sayılarına mani olamadı. Maç sonrası Rijkaard sonuç için 'Oyuncuların kalitesiyle alakalı' dedi

Hedefini kaybetmiş takımların maçına giderken aslında biraz da stadın çevresine bakmak lazım. Karşılaşmanın asıl ritmini belirleyen dışarıdaki coşku ya da sakinliktir. Fenerbahçe ve Bursaspor’un şampiyonluk yarışına devam etmesi taraftar renkliliği konusunda sıkıntı yaşanmamalarını sağlarken, Beşiktaş sempatizanları mağdur olduklarını düşündükleri için Dolmabahçe’nin yolunu tutup, çoşku tutturuyorlar. Peki ya Galatasaray cephesi? Her şeye rağmen Mecidiyeköy’deki sarı-kırmızı hayat akışını ne ile açıklamak lazım? Sanıyorum ki ekiplerinin güzel futbol oynayabilme potansiyeli ve tabi ki Frank Rijkaard’ın varlığı bu sorunun cevabı olabilir. Ne de olsa kalbi Galatasaray’la atanlar takımın kendilerince en zor gününde bile ayrı tutmuşlardı Hollandalı hocalarını. O zaman sezonun son Ali Sami Yen gecesine de en parlak yıldız olmasını beklemek haklarıydı.

Hele ki karşılarında futbol oynama arzularını her maç beyan eden Antalyaspor varken. Tabi Kırmızı-Beyazlılar'ın kalecisi Ömer’i ayrı tutalım. Tecrübeli kaleci Galatasaray neredeyse bütün maç her kale atışlarını yaklaşık 1-1.5 dakikada kullanınca başka Keita ve taraftarlar olmak üzere herkesi ‘çıldırttı’.

Maç boyunca bozulmayacak olan her iki takım şablonları daha ilk beş dakikada kendini belli etti. Ev sahibi Emre Çolak’la daha da hızlandırdığı ofansif orta saha oyuncularıyla kenarlara inecek, yapılan ortalardan, Jo bir şekilde gol çıkartacaktı. Aslında Brezilyalı bir kere bunu başardı ama bu sefer de Sedat’a faul yaptığı için gol legalliğini yitirmişti. Tabi bir de henüz 6. dakikada Keita’nın önüne bıraktığı bir top var ki, Jo bunu Ömer’e nişanlayabildi.

Antalya ise konuk olmanın hamlığını üzerinden atınca, Galatasaray defansının arkasına sarkma planlarını hayata geçirdi. Önce Tita, Zitouni’yi yem olarak yolladı Aslan’a, 17’de ise Jedinak, hakemin yanlış kaldırdığı bayrağın gölgesinde kalsa da Necati’yi burun buruna bıraktı Aykut’la. Bundan 10 dakika sonra ise Zitouni, resmiliği sorgulanmaz şekilde Neill ve Hakan’ın bakışları arasında Necati’ye servis yaptı lakin eski Aslan biraz fazla oyalanınca savunma vuruşunu engelledi.

Galatasaray’a karşı kazandığı dört maçın üçünde İstanbul’da sevinen Antalya, tarih tekerrürü için ikinci yarıya Zitouni ve Tita’nın saman alevleriyle başladı. Ömer’in tavırlarından çıkarımsadığımız üzere aslında 1 puan bile eve dönüş yolunu keyifli kılmaya yeterken, Antalya bir kontranın 3 puan getirebilme ihtimalini sevmişti.

Ama perdeyi ev sahibi açtı. Galatasaray’ı iki dakikalığına da olsa öne geçiren gol de beraberliğin geldiği gol de baştaki şablonlara uygundu. Önce 64’de Arda ortaladı, Jo vuramadı ama Yalçın yanlışlıkla dokundu 1-0 oldu. Ardından Jedinak defansın arkasına bıraktı, Tita da ağlara: 1-1.

90. dakikaya kadar uyuyan maçı ise bu dakikada oyuna giren Veysel değiştirdi. Tecrübeli oyuncu girer girmez yöneldiği ceza alanında Hakan Şükür’ün Belçika’ya attığı gole nazire yaparcasına yükseldi ve mücadelenin skorunu tayin etti: 1-2.

Not: Son söz de Türkiye’nin en önemli profesyonellerinden biri Emre Aşık’a olsun. İyisiyle kötüsüyle renk verdiği sahalara tribünlerin verdiği destekle güzel bir veda etti. Biz de güle güle demek kaldı. (Onur Salman, Radikal)

Hiç yorum yok: