15 Nisan 2010 Perşembe

Haftanın Tortusu...

Hani her beyana inanmak da iş değil ama şüpheciliğin abartılmış hali, yani septik olmak da insanın hayatını karartır işte böyle. Rıdvan Dilmen'in şu anda başını ağrıttığı gibi. Birader sen de ne paranoyakmışsın yahu! Ama tabii kişi kendinden biliyor pek çok işi. Karısını aldatan Rıdvan, sevgilisinin de onu aldatabileceğinden şüphelenmiş durmuş. Sevgilisi yanındayken bile uzun kulak arkadaşlarını arayıp, 'Bi bakın bakalım benimki az önce kime mesaj çekti?' diye telefona sarılıyormuş. O da yetmemiş, sevgilisinin annesi, arkadaşları. Bir insandan bu kadar şüpheleniyorsan o zaman o ilişkide işin ne? Gerçi her insan evladının hayatının bir döneminde septik kişilik bozukluğuna tutulduğu olur. 'Gözümün üstünde kaşım olduğunu söyledi ama acaba doğru mu?' diye koşup aynaya bakacak kadar kuşkucu kumkuma olduğumuz zamanlar yani. Ama tabii bizlerin eli kulağı ancak mesajları karıştırmaya, kapıya kulak dayamaya kadar gidebiliyor. Kim bilir belki bizim de böyle işitme organı uzun arkadaşlarımız olsa, biz de şeytana uyar 'şu işe bir el atıverin' derdik. Merak çok baştan çıkarıcı bir duygu çünkü. Hele içine yoğun şüphe de katıldı mı, insanın kanında zehir gibi dolaşmaya başlar o fo'septik' sular. Rıdvan gibi bir anda Dedektif Nick kesiliverirsin. Ben hep söylerim, bir insandan şüphelendiysen, önünü, arkasını araştırıp, şüphelerinin doğruluğunu da bir şekilde kanıtladıysan, artık o insanın yüzüne bakmayacak cesaretin de olmalı. Yoksa hem sevgiliyi sobele, hem de birkaç kavga, gürültüden sonra ilişkiye devam et, olmaz. Olursa rezillik olur. Artık karşı taraf sınırlarının sonsuz olduğu keşfetmiştir ve 'ben buna ne yaparsam yapayım belli ki hiçbir yere gitmeyecek' moduna girmiştir. Ondan sonra hadi bakalım essin yalan rüzgarları. Boynuzlardan boynuz beğen. O yüzden bir insandan gitmeye gücün yoksa eğer, işi fazla kurcalamayacaksın. Bu arada Rıdvan serbest kaldıktan sonra "Çok şükürler olsun ki şu şaibeden alnımızın akıyla, beklediğimiz gibi çıktığımız için sevinçliyiz," demiş. Etrafında şüphelenmediği, telefonunu dinletmediği kimse kalmamış nerdeyse. Arkadaş, sevgili, eş. Ama onun alnı ak ve çok sevinçliymiş. Eh, o da iyiymiş!

Dağ gibi Rıdvan!
"Rıdvan Telekulakçılarla organize işlere girmiş," diyorlar. "Telekulak çetesine para verip eşinin, sevgilisinin, eski futbolcu arkadaşı Tanju Çolak'ın telefonlarını dinletmiş" buyuruyorlar. Tanju ne alakaymış peki? Rıdvan'ın sevgilisiyle alakaymış işte. Rıdvan, Tanju'nun sevgilisiyle arasını bozmaya çalıştığına inanıyormuş. Hey Allah'ım. Koca koca adamların, efsanelerin, kitleleri peşinden koşturanların düştüğü duruma geliniz!
AYŞE ÖZYILMAZEL (Günaydın, 9 Nisan)

Bağlan gazeteciliğe
Muhtemelen siz "Rıdvan, Tanju'yu dinletmiş," diye okuyup, izlediniz ama aslında dün 'Telekulakcell Operasyonu'nda medya, ileride iletişim fakültelerinde okutulacak bir gazetecilik sınavı verdi. Operasyonda Turkcell'in üst düzey yöneticileri de gözaltına alınmış, çete şirketin imkânlarını kullanmış... Ahret sorusu basitti: Gazeteler en büyük reklam verenlerden biri olan Turkcell'in merkezinde yer alan bu operasyonu nasıl görecekti?
YILDIRAY OĞUR (Taraf, 8 Nisan)

Bu nasıl ayrımcılık?
Bir telekulak çetesi yakalamış polis. İsteyenlere, günlük, aylık ücretlerle istediklerinin telefonlarını dinliyorlar ve bilgi veriyorlarmış... Beşi ünlü işadamı. Biri gazeteci. Biri de Rıdvan Dilmen. Ünlü işadamlarının adları yazılı değil. Peki niye Rıdvan Dilmen açık?. Polis mi sadece Rıdvan'ı ele veriyor, ötekileri gizleyip? Medya mı çifte standart uyguluyor, işadamlarını ve meslektaşlarını korurken. Bu ayrımcılık çok ama çok ayıp..
HINCAL ULUÇ (SABAH, 8 Nisan)

Rıdvan dinlerse...
Yani Rıdvan Dilmen'in eşini aldatıp aldatmadığı, sevgilisi olup olmadığı umurumda değil. Çünkü adam, hatasıyla, sevabıyla kendi tercihini yaşıyor. Ancak özel hayatın mahremiyetini savunurken, aynı noktada Rıdvan'ı de eleştirmek istiyorum. Dilmen, kişilerin özel hayatlarına telefonlarını dinleterek müdahale etmiştir. Yani kendisine saygı gösterilmesi gereken en önemli alanda büyük hatalara imza atmıştır.
MEVLÜT TEZEL (Günaydın, 9 Nisan)

HAFTANIN TWEET'İ
DESTEĞİNİZE TEŞEKKÜR
Jim Carrey, Jenny McCarthy ile beş yıldır süren ilişkisinin sona erdiğini, bugüne kadar alışılageldiği gibi bir basın açıklaması veya toplantısıyla değil, twitter'la duyurdu. 'Gülen surat' eşliğinde yazdığı mesajda "Jenny ile beş yıllık ilişkimizi bitirdik. Paylaştığımız birçok şey için müteşekkirim ve ona iyilikler diliyorum, tamam mı?" yazdı. Bir sonraki tweet'i daha da şendi: "Keyifli olun, çocuklar! Dünya güzel ve hepimiz en çok ihtiyaç hissettiğimiz şeye kavuşacağız."

HAFTANIN RAKAMI
8848
1856'dan bu yana yani tam 154 yıldır süren bir tartışma sona erdi ve Everest Dağı'nın yüksekliği 8848 metre olarak kabul edildi. Bugüne kadar Çinliler yüksekliğin kaya yüksekliği olarak hesap edilmesini, Nepalliler ise kar yüksekliği olarak ölçülmesi gerektiğini savunuyordu. Nepal'in başkenti Katmandu'da sürdürülen görüşmeler nihayet mutabakat ile sonuçlandı ve böylece Everest'in boyu 4 metre daha uzadı. Ancak jeolojistler her iki ülke ölçümünün de yanlış olabileceğini düşünüyor. Kayan ve yer değiştiren jeolojik tabakalar nedeniyle dağın daha da uzadığına inanıyorlar.


HAFTANIN KAYBI
PUNK'IN EFSANEVİ İSMİ
Eski sevgilisi modacı Vivienne Westwood ile beraber, punk'ın yaratıcısı olanak kabul edilen Malcolm McLaren 64 yaşında akciğer zarı kanserine yenik düşerek hayatını kaybetti. Sex Pistols grubunun yaratıcısı ve menajeri olan McLaren'ın ismi punk ile özdeşleşmişti. Oysa McLaren hiphop'la da yakından ilgilenmiş ve kültürün 80'lerde İngiltere'de tanınmasını sağlamıştı. Müzisyenlik de yapan McLaren'ın yakın dönemdeki en iyi bilinen şarkısı, Kill Bill 2 filminin soundtrack'inde yer alan About Her. McLaren ile beraber 70'lerin başında Londra, King's Road'da Sex adlı bir mağaza kuran Vivienne Westwoood, punk'ın efsanevi ismiyle ilgili şunları söyledi: "Gençken ve Malcolm'a âşık olduğum zaman, onun çok güzel olduğunu düşünüyordum. Hâlâ da öyle düşünüyorum. Onun ölmüş olması çok üzücü bir şey."

Kaynak: Pazar Sabah

Hiç yorum yok: