24 Nisan 2010 Cumartesi

Pascal Nouma'dan inciler


Neden bilinmez, Türk halkı, Beşiktaş taraftarı olsun olmasın, Pascal Nouma'yı deyim yerindeyse bağrına bastı. Sokakta onu tanımayan, tanıyıp yolunu kesmeyen yok gibi. Üstelik bu profile en yaşlısından en gencine kadınlar da dahil. Oysa ki, 2000'li yıllarda Beşiktaş'ta oynamaya başladığında, son derece sert, agresif bir oyuncuydu. Gece hayatında da mülayim olduğunu kimse iddia edemez. Hatta paparazzi dövüp karakolluk olacak derecede hırçındı. Yine de seviliyordu.

Bir maçta elini şortunun içine götürüp, o unutulmaz hareketi yapınca Beşiktaş'tan uzaklaştırıldı. Haklıydı, haksızdı o ayrı bir tartışma konusu ama Pascal'ın içindeki Türkiye aşkı bir türlü geçmedi. Yıllar geçti, futbol hayatı bitti ama onun Türkiye'den gitmeye pek niyeti yok. Yorumculuğa başladı....

Eskiden olduğu gibi gecelerde de aktif. Boğazın tüm mekân sahipleriyle tam anlamıyla 'kanka'... Gece Supper Clup'tan çıkıyor, Blackk'e gidiyor. O kadar Türkleşmiş ki, kebap yiyor, kulüplerde takılıyor, geceyi de Ferman Toprak'ta ya da Cengiz İmren'de arabesk dinleyerek bitiyor. Yani Pascal için hayat burada Paris'tekinden daha renkli.

"Sana Avrupa'nın büyük takımlarından birinden teklif var,' dedi. İnanılmaz heyecanlandım. 'Hangi ülkeden?' diye sorduğumda 'Türkiye,' dedi. Ben şoka girdim, 'Asla Türkiye'ye gitmem oradaki taraftar çılgın, insanların kafasına telefon, bıçak, su şişesi atıyorlar, mümkün değil kabul edemem,' diye direttim. Ama ikna olmadılar."

"Havaalanına indim, yüzlerce taraftar var. Benim gelişimi bekliyorlar. Bu nasıl bir şey diye algılamaya çalışıyordum, çünkü Fransa'da böyle değil yani Zidane belki bu muameleyi görüyordur ama ben kimim ki?"

"Beşiktaş'ta oynadığım ilk sezon takım arkadaşlarıma 'Ben maskeyle oynayacağım,' diyordum, o kadar sıkılıyordum ilgiden. Ben sadece işimi yapıyordum, hayal bile edemezdim insanların beni bu kadar tanıyıp, seveceğini. Çünkü Fransa'da futbol oynarsın, gol atarsın ve işini yapmış olursun, orada biter her şey."

Hiç yorum yok: